Abonuteikhoslu Aleksandros
Abonuteikhoslu Aleksandros (Yunanca: Ἀλέξανδρος ὁ Ἀβωνοτειχίτης, Aléxandros ho Abōnoteichítēs), ya da Paflagonyalı Aleksandros,
yaklaşık 105 ve 170 yılları arasında yaşamış olan Yunan mistik ve kahin, ayrıca Roma dünyasında ünlenmesini sağlayan Glykon kültünün kurucusu. Çağdaşı olan yazar Lukianos, onun tam bir sahtekar olduğunu anlatırken, tanrı Glykon'un bir eldiven kuklasından inşa edildiği iddia eder. Lukianos'un Aleksandros hakkındaki anlatılarının muhtemelen hayali veya abartı olduğu düşünülse de, Lucius Verus ve Marcus Aurelius'un döneminde basılan paralardan ve Athenagoras'ın anlattığına göre Parium'da bulunan heykelinden varlığı teyit edilebilir. Başka yazıtlarda da kanıtlara ulaşmak mümkündür.
Lukianos, onu, birçok insanı kandırmış ve takipçileri aracılığıyla çeşitli haydutluk işleriyle karışmış biri olarak tanımlıyor. Lukianos'un Aleksandros'a karşı nefretinin, Aleksandros'un Lukianos'un dostu Epikür ve Epikürcülük'ten hoşlanmıyor oluşundan kaynaklandığı düşünülüyor. Epikür'ün çalışmalarına hayran olan Lukianos, onun eserlerine tamamlayıcı olacak bir methiye yazmıştı. Aleksandros'un, Lukianos'un bahsettiği şekilde sahtekar ve hilecilerin başını çekip çekmediği bilinememektedir zira Aleksandros kendi çağındaki diğer kahinlerden çok da farklı olmayabilir; aslına bakarsak bu dönem içerisinde tapınaklarda böyle sahtekarlık ve istismarlar pek çok kez gerçekleşiyordu.
Yaşamı,
Aleksandros'un erken yaşamı hakkında pek bir şey bilinmiyor. Anlaşıldığına göre, Yunanistan'da seyyar illüzyon gösteriler ve hekimlik yaptı, ayrıca Tyana'lı Apollonius'un yanında yardımcılık yapıp ondan eğitim aldı. Lukianos'un aktardığına göre Aleksandros, Apollonios'un ölümünden sonra oradan ayrılarak Byzantium'lu Kokkonas adlı biri ile birlikte çalışmaya başladı. Tıp eğitimi veren bir doktor ve Lukianos'un aktardığına göre türlü sahtekarlıklar ile geçimini sağlayan ikili, Pella'lı yaşlı ve zengin bir kadını kandırarak onla birlikte Pella'ya kadar gittiler. Burada, Kokkonas ile korku ve umudun insanları nasıl yönettiği üzerine düşünmüşler ve bundan yola çıkarak kült merkezi kurmaya karar vermişlerdi. Pella'da evcil yılanlar gördüler ve daha sonra kullanmak için bir tanesini satın aldılar.
İkili, başta kültün nerede oluşturulacağına dair ikileme düştüyse de, Kokkonas Khalkedon'u önerirken; Aleksandros Abonuteikhos'u öneriyordu,
Nihayetinde, yeni bir yılan tanrısı olan Glykon adına bir kült oluşturmaya karar verdiler ve merkezini Abonuteikhos (Ἀβωνότειχος, Abōnóteichos; daha sonra İonopolis) olarak seçtiler. Apollon'un oğlu Asklepios'un, Abonuteikhos'ta tekrar doğacağı ve buradan bir peygamber çıkacağına hakkında kehanet geliştirdikten sonra Khalkedon'daki Apollon tapınağının altına bu kehaneti içeren tunç tabletler gömdüler ve bunların ortaya çıkmasını sağladılar. Abonuteikhos'ta yaşayanlar bu haberi aldıklarında Asklepios için bir tapınak inşa etmeye başladılar, ayrıca sikkeler bastılar.
Aleksandros, bir peygamber imajı oluşturmak amacıyla, MS. 140'lı yıllarda Abonuteikhos'a döndüğünde, saçını sakalını uzatmış, kıyafetlerini değiştirmiş, elinde bir kuş taşımaya başlamış; soyunu ise tanrılara bağlamıştı. Abonuteikhos'a döndüğünde, inşa halindeki Asklepios tapınağının altına küçük bir yılanın da içinde bulunduğu bir yumurta gömmüştü. Sabah olduğunda Aleksandros, sokağa fırlamış ve Apollon ve Asklepios'tan bahsettiği dışında pek bir şey anlaşılmayan Fenikece ve İbranice bazı sözcükler bağırarak söylemeye başlamıştı. Daha sonra tapınağa koşmuş ve dualar eşliğinde yumurtayı koyduğu yerden çıkartmış, yumurtadan çıkan yılanın Asklepios olduğu söylemiş ve kehaneti gerçekleştirmişti.
O çağlarda, batıl inançlar konusunda hiçbir insan, saflık konusunda Paflagonyalılar kadar büyük bir üne sahip değildi ve Aleksandros, onları Asklepios'un Glykon adı ile ikinci kez doğacağına ikna etmek konusunda çok az zorluk çekti. Öyle ki, Aleksandros'un Abonuteikhos'u kült merkezi seçmek istemesinin ana sebebi de bu idi.
Aleksandros kehanetin gerçekleşmesinden sonra, birkaç gün evine kapanmış, daha sonra hazırlamış olduğu koltuğuna oturmuş ve vücudunun etrafına Pella'dan aldığı yılanı sarmıştı. Yılanın kafasını koltuğun arkasına saklamış ve sakalının altına insan suratına benzettiği sahte yılan kafasını koymuştu. Tanrı, burada kendisine Glykon denmesini emrettikten sonra öyle anılmaya başlanmış ve adına sikkeler bastırılmıştı.
Ziyarete gelen insanlar ona sayısız kehanet sordu, ancak Aleksandros ona gelen sayısız kehaneti hile ve hurdayla güzel bir şekilde cevapladı. Genel olarak bedensel, zihinsel ve sosyal rahatsızlıklarla alakalı kehanetlerin her biri için bir drahmi ve iki obolos alırken, yüksek statüden kişilere otofon yani tanrının kendi sesinden kehanet veriyordu. Aleksandros, Glykon'u konuşturabilmek için yılan başının içinden odanın dışına kadar uzanan, turna kuşlarının soluk borularından yaptığı sistemi kullanıyordu. Yılda yaklaşık 70 ila 80.000 civarı drahmi kazandığı söyleniyor. Aleksandros, kehanetle kalmamış, ayı yağından yaptığı bir ilaçla hastaları iyileştirdiğini ve gelecekten haberler getirdiğini iddia ederek zenginlik ve büyük prestij kazanmıştı.
İnsanları iyileştirmek genellikle orakllar arasında yaygın bir şeydi, ancak Aleksandros daha fazlasını yaptı; Elefsis'deki gibi gizem kültü kurdu. Aleksandros, kurduğu tarikat sayesinde belli bir siyasi nüfuz elde etmişti; öyle ki kızı, MS. 161 yılı civarında Roma'nın Asya Eyalet Valisi Publius Mummius Sisenna Rutilianus ile evlendi.
Lukianos, olaylara bizzat şahit olmak üzere 160-161 yılı civarında Abonuteikhos'a gelmiştir. Bir tören esnasında Aleksandros'un elini ısırması sonucu halk tarafından linç edilecekse de Aleksandros onu oradan kurtarmış ve kendisiyle görüşmüş, ona Rutilianus'un yanında yüksek yerlere gelebileceğini anlatmıştır. Lukianos, oradan kurtulmak amacıyla Aleksandros'un peygamberliğini tanımış olsa da daha sonra Aleksandros'u tenkit eden yazılar yazmış hatta Rutilianus'u Aleksandros'un kızıyla evlenmekten vazgeçirmeye çalışmıştır. Aleksandros, Lukianos'un kendisine inanmadığını anlamış olduğundan, ona bir suikast düzenlemiş ancak başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Lukianos, Aleksandros'u Bitinya ve Pontus Eyaleti valisine şikayet etmiş, ancak vali suçu bilmesine rağmen Rutilianus'a duyduğu saygıdan ötürü Aleksandros'u cezalandıramayacağını söylemiştir.
Aleksandros, MS. yaklaşık 162 yılı civarında, Lucius Verus ya da Marcus Aurelius döneminde, Abonuteikhos olan kent isminin "İonopolis" olarak değiştirilmesi için istekte bulunmuş ve kent ismi isteğe bağlı olup olmadığı bilinmese de "İonopolis" olarak değiştirilmiştir. Aleksandros, "İon'un kenti" ya da "İyonya'ların kenti" anlamına gelen ismin verilmesini isterken Asklepios'un kardeşi İon'a atıfta bulunmak ya da kentte daha önce yaşamış olan İyonların adını yaşatmak amacını güdüyor olabilirdi.
Sahte kehanet ve sihir sanatları sayesinde Pontus'tan Roma'ya kadar birçok insanı etrafında topladı, çağdaş olan birçok önemli kişi tarafından bir peygamber olarak saygı gördü ve danışıldı. Muhtemelen MS. 165 yılı civarında, Antoninus vebası sırasında Aleksandros'un verdiği kehanet muska olarak kullanılmış, koruma olarak evlerin kapılarının üzerine yazılmıştır. Ayrıca Marcus Aurelius'un isteği üzerine Aleksandros tarafından bir kehanet yazılmıştı. Buna göre Roma ordusu Markomanlar ile Tuna Nehri üzerindeyken, iki aslanın canlı olarak nehre atılmasıyla zafer ilan edilecekti. Sonuç büyük bir felaket olmuştu. Aleksandros ise bahane olarak Delfi tapınağındaki rahibin Kroisos'a karşı kullandığı eski kelime oyununa başvurmuştu.Tanrı zaferi haber vermişti, ancak kimin kazanacağını söylememişti.
Başlıca muhalifleri Epikürcüler ve Hristiyanlardı. Lukianos'un Aleksandros hakkında anlattıkları, Epikürcüler birlikte Hristiyanların onu özel düşman edinmesi ve nefret duymasının başlıca sebeplerindendir: Epikürcülerin, dinlerini bir sahtekara bırakmak için oldukça az batıl inanç veya hurafeleri vardı; Hristiyan inancı ise, Aleksandros'la herhangi bir birleşme yapamayacak kadar köklü bir inançtı.
Lukianos'un Aleksandros'un sahtekarlık yöntemlerine ilişkin yaptığı araştırma, hayatındaki en ciddi girişimlerdendi. Anlattığı şeyler, bu dönemde ortaya çıkan birçok kahinin arasından birinin iç işleyişinin grafik bir tanımını veriyor. Aleksandros, olağanüstü bir etkileyiciliğe, başarılı şarlatanın sahip olması gereken vurucu bir kişiliğine sahipti ve önemli ölçüde entelektüel seviyeye ve örgütleyici güce sahip bir adam olmalıydı. Lukianos, Aleksandros'u fiziksel olarak betimlerken onun hiçbir kusuru olmadığından bahseder.
Lukianos'un ayrıntılı bir açıklamasını yaptığı, kullandığı yöntemler, onunla çağdaş sayısız kahin ve tacirinin kullandığı yöntemlerdi: ısıtılmış iğnelerle ona verilen kehanetlerin mühürlerini açıyor, kehaneti okuduktan sonra mührü düzgün bir şekilde yerine koyuyor ve belli belirsiz, insanların hoşuna gidecek cevaplar verebiliyor; mühürleri açamıyorsa anlamsız kehanetler söyleyerek insanların kafasını karıştırıyordu.
Ölümü,
Aleksandros, muhtemelen 171 yılında, bacağındaki kangren yüzünden ölmüştür. 61 ya da 70 yaşında öldüğüne dair farklı görüşler bulunmaktadır. Öldükten sonra yerine bir halef seçmediğinden yerine geçmek için kavga edilmeye başlanmış ve adaylar Rutilianus'u hakem olarak seçmişler ancak Rutilianus kimseyi seçmeyerek Aleksandros'un öldükten sonra da peygamberliğini sürdürdüğünü söylemiştir.
Akademik değerlendirmeler
Akademisyenler Aleksandros'u saf vatandaşları aldatan bir kahin olarak veya yine insanların ümidiyle oynayan sahte bir peygamber ve şarlatan olarak tanımladılar. "Tahminlerde bulunduğu, kaçak köleler keşfettiği, hırsızları ve soyguncuları yakaladığı, hazinelerin yerlerini söylediği, hastaları iyileştirdiği ve bazı durumlarda ölüleri gerçekten dirilttiği" söylendi. Sosyolog Stephen A. Kent, metinle ilgili bir çalışmada, Lukianos'un anlattığı Aleksandros kişiliğini modern psikiyatri kuramındaki "kötü huylu narsisist" kavramı ile karşılaştırır ve Lukianos tarafından tanımlanan "davranışların" birkaç modern kült lideriyle paralellik gösterdiğini öne sürer. Ian Freckelton ise, Aleksandros ile Tanrı'nın Çocukları adlı çağdaş bir dini grubun lideri olan David Berg arasında en azından yüzeysel bir benzerliğe dikkat çeker.
-Alıntıdır.