TheCrow

Üye
Anunnakiler Haklımıydı?

Halk hikayeleri efsaneler ve mitler. Birçok arkeoloğun göz ardı ettiği bu antik söylemler aslında bizler için birer ipucu olabilir mi?
Bildiğimiz üzere eski çağ tarihi (Tarih öncesi ve Antik çağ) hakkında çok fazla bilgimiz bulunmamaktadır. Bu bilinmezliğin en büyük sebebi elimizde belge olmamasından kaynaklanıyor. Peki ya sizlere bu Mitlerin aslında birer ipucu ve kanıt niteliği taşıdığını söyleseydim? Mezoamerikanlar, Aztekler, Sümerler ve daha birçok uygarlıktan yola çıkarak sizlere araştırmamı ve teorilerimi sunacağım.


(Büyük Cholula Piramidi)
17da4d07-db2c-4fec-9a6a-8bb09211212e.jpg
Meksika'nın Doğusunda Puebla bölgesi olarak bilinen bu ülkenin en eski yerleşimlerinden birisi olan Cholula'daki bir tepeye gidelim. İspanyollar 1519 yılında burayı işgal ederken Cholula da ki tepeye rastladılar ve buranın doğal bir oluşum olduğunu zannedip üzerine kilise inşa ettiler. Kiliseyi inşa ettikleri tepe aslında doğal bir oluşum değildi. Arkeologlar bunu çok daha sonradan farkettiler ki Cholula'daki tepe aslında dünya üzerinde şuana kadar ki bir çok uygarlık içinde bulunan var olan en geniş abideydi. Büyük Cholula Piramidi. Araştırmacılar bu piramidin Aztek tanrılarından birisi olan Tlaloc'a adanmak için yapıldığını düşünüyor. İşgaller sırasında bazı bölgeleri mahvolmuş olsa da içinde ki gizemi hala saklayan Büyük Cholula Piramidi en iyi zamanında 65 metre yüksekliğe ve 400x400 genişliğine sahip devasa bir yapıydı. Günümüzde bu yükseklik 53,9 metreyle sınırlı.Bu dönemde gizemini korumaya devam eden devasa piramidin içine tüneller kazıldıkça asıl gerçek ortaya çıkmaya başladı. Piramidin içinde kendisi dışında 3 farklı birbirine geçen matruşka bebeklerini anımsatan farklı piramitler de mevcuttu. İçerideki duvar resimlerinde canavarlar, yaratıklar ve hepimizin aşina olduğu büyük tufandan bahsediliyordu. İlgimi çeken kısım da burada başlıyor.

Aztek Mitolojisine göre bu yapıda; eskiden devler yaşardı. Bir sel baskınında Xelhua adlı dev hariç herkes öldü ve o, bu piramidi inşa etti. Yaptığı piramidin, gökyüzüne ulaşacak bir yapı olmasını istedi. Ancak Tanrıların babası olarak bilinen Tonacatecutli, bunu bir suç olarak gördü ve piramidin inşasını durdurmak için gökten taşlar fırlattı.
Aztek mitolojisinde görüldüğü gibi daha birçok mitolojide tufan felaketi tasvir edilmektedir. Bunlardan en çok bilinen ve dikkat çekenleri şu şekilde sıralamak mümkündür;

"-Tevrat ve Kur'an’da sözü edilen Yaratılış Kitabı Tufan hikayesi.
-Türklerdeki Nama.
-Zunilerdeki tufan.
-Sümerler’in Gılgamış Destanı'nda kutsal kitaplarla paralellik gösteren tufan hikâyesi
-Berossus’un aktardığı Sisithrus dönemindeki tufan.
-Eski Mısır geleneğinde tufan.
-Platon’dan aktaran Strabon’un sözünü ettiği, kiklopların yaşadığı “devre”deki tufan.
-Hint geleneğinde son Manu tufanı; Hindu mitolojisinde bir balık Manu’ya‚ tufan olacağını, bir gemi yapmasını, bütün yaratıkların öz ve tohumlarını gemiye almasını, onu kurtaracağını söyler. Tufan bütün yaratıkları silip süpürür ve ortada sadece Manu kalır.
-Hint geleneğinde İsi ve İswara tufanı.
-Sabiî geleneğinde tufan. (Sabiî geleneğine göre, dünya bugüne dek üç büyük felaket dönemi geçirmiştir.)
-Kuzey ve Güney Amerika mitolojilerindeki tufan (Maya ve İnka gelenekleri, Hopi, Algonkin ve Tupinamba kızılderilileri gelenekleri)
-İrlanda’nın Kelt geleneklerinde ve Kuzey Avrupa efsanelerinde belirtilen tufan.
-Grek mitolojisindeki Deukalion tufanı.
-Endonezya ve Melanezya geleneklerinde tufan.
-Afrika geleneklerinde tufan.
-Kuzey Asya ve Orta Asya geleneklerinde tufan.
-Çin mitolojisindeki tufan hikâyeleri"


Bu Mitlere ve efsanelere baktığımız zaman aklımıza gelebilecek iki soru bulunmakta. Birincisi herkesin düşüneceği; Gerçekten böyle büyük bir tufan dünya üzerinde birden fazla kez gerçekleşmiş olabilir mi? Ya da daha spesifik yaklaşım gerektiren diğer soru; Atalarımız Kolektif bilince mi sahipti?
Kolektif bilince "Tufan" hikayeleri gibi "Kaos sonrası kurtarıcı" efsanesi de ekleyebiliriz. Bilirsiniz ki büyük bir felaket sonrası gelen kurtarıcı, öğretici olarak tasvir edilen insanlar mevcuttur. Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse;

Nuh (Yahudi, Hristiyan ve İslam Mitolojileri): Nuh Tufanı, Yahudi, Hristiyan ve İslam mitolojilerinde bulunan bir örnektir. Nuh, Tanrı'nın ona gönderdiği gemiyle tufandan kurtulan ve yeni bir dünya kurmaya yönlendirilen kurtarıcı bir figürdür.

Deucalion ve Pyrrha (Yunan Mitolojisi): Yunan mitolojisinde, Deucalion ve eşi Pyrrha, Zeus'un tufanla insanları cezalandırmasının ardından hayatta kalan tek çifttir. Onlar, taşlarını atarak yeniden insanları yaratırlar ve dünyayı yeniden nüfuslandırırlar.

Manu (Hint Mitolojisi): Hindu mitolojisinde, Manu, yaratılış ve tufan hikayeleriyle ilişkilendirilmiştir. Manu, tanrı Vishnu'nun öğretilerini aldığı bir gemi aracılığıyla tufandan kurtulan ve yeniden nüfuslandıran bir figürdür.

Tāwhīd (Arap Mitolojisi): Bazı Arap mitolojilerinde, tufandan sonra kurtarıcı olarak bilinen Tāwhīd, Nuh'un oğlu olarak kabul edilir. Tāwhīd, Tanrı'nın emriyle insanlığı yeniden kurar.

Kolektif bilinç üzerine bir arkadaşımdan duyduğum bir deneyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu deneyi ilk duyduğumda oldukça şaşırmıştım ve araştırmama gerçekten güzel etkileri oldu. Deney şu şekilde;

100.Maymun etkisi diye bilinen gözlem, Japonya'nın Koshima adasında 1952 yılında yavru bir maymunun patatesleri yıkayarak yediğinin gözlemlenmesiyle başlamıştır...
""Japonya'daki Koshima adasında vahşi bir maymun kolonisi yaşıyordu ve bilim adamları onları kumların üzerine bıraktıkları tatlı patateslerle besliyorlardı. Maymunlar tatlı patatesleri seviyor, ancak kumlu ve kirli olarak yedikleri için durumlarından çok da hoşnut olmadıklarını belli ediyorlardı.
Bir gün, İmo adlı sekiz aylık dişi bir maymun tesadüf eseri patatesini suya düşürdü ve kumlarından arınan patatesin daha lezzetli olduğunu keşfederek o günden itibaren patateslerini yıkayarak yemeye başladı.
Bunu gören annesi ve oyun arkadaşları da İmo'nun yöntemini öğrendiler ve onlar da diğer maymunlara öğrettiler.
Kısa bir süre içinde birbirlerini taklit eden bir sürü maymun patateslerini yıkayarak yer hale geldi ve bilim adamları yaşananları 1952-1958 yılları arasında kayda geçtiler. 1958 yılının sonbaharında Koshima adasında patatesleri yıkayarak yiyen maymunların sayısı Kritik Kütle diye adlandırılan sayıya ulaştı, artık hemen hemen tüm maymunlar patatesleri yıkıyorlardı.
Bu olay bir tek Koshima adasında yaşansaydı, maymunlar arasında bir tür iletişim olduğu düşünülebilir ve araştırma bu şekilde sürebilirdi.
Ancak, 100. maymun da bir sıçrama yaşanıp aynı anda çevre adalardaki maymunlar da patateslerini yıkayarak yemeye başladılar, hatta Japonya'nın anakarasındaki Takasakiyama'da bile...
Onca maymun bilinen hiçbir şekilde iletişim kurmuş olamazdı ve bilim adamları ilk kez böyle bir olayı gözlemliyorlardı. Sonunda, bu adalar boyunca uzanan bir tür morfogenetik yapı ya da alanın varlığı nedeniyle maymunların aralarında iletişim kurduklarını ileri sürdüler.
Maymunlar üzerinde yapılan bu araştırmadan sonra Avustralyalı ve İngiliz bilim adamları insanlar üzerinde de benzer araştırmalar yaptılar ve insanın bilinmeyen tarafına dair çok ilginç sonuçlar elde ettiler.
Bugün, insanları birbirine bağlayan bir enerji ağı olduğu gerçeği konu ile ilgilenen kişiler tarafından kesin olarak kabul edilmektedir ve tek bir kişinin başlattığı bir değişimin, zaman içinde diğer kişilere de sirayet etmesiyle ulaşılan Kritik Kütle sayısının tüm insanlığı etkileyen bir kuantum sıçrayışı etkisi yaratabildiğine inanılmaktadır. Bu gözlem, ortak bilincin kanıtı olarak bilinir..""

Kaynak: Beki İkala Erikli-Yeni Çağın Çocukları
(Ebru Feyzioğlu)

Kolektif bilinç üzerine çalışma yapmış olan çok sayıda bilim adamı mevcut. Elektromanyetik alanların bulunduğu ilk dönemde ünlü kardiyolog Pim Van Lommel de onlardan birisi. Lommel'in teorisine göre Bilincimiz beynimizde değil evrene topluca yayılmış atomdan daha küçük parçacıklardan oluşmaktadır. Lommel'in bir başka teorisi ise "Ölünce sadece bilincinizi değiştirirsiniz" teorisiydi. Lommel'in bu teorisiyle alakalı çalışmamı daha sonra sizlerle paylaşacağım. Kolektif bilinç üzerine çalışma yapmış diğer önemli bilim adamları ise şunlardır;

Emile Durkheim: Fransız sosyolog, toplumsal düzen ve kolektif bilincin oluşumu üzerine çalışmıştır.

Gustave Le Bon: Fransız sosyolog ve psikolog, kitle psikolojisi ve kolektif bilincin oluşumu konularında önemli çalışmalar yapmıştır.

Sigmund Freud: Avusturyalı psikanalist, grup psikolojisi üzerine çalışarak kolektif bilinçle ilgili önemli görüşler geliştirmiştir.

Carl Jung: İsviçreli psikiyatrist, kolektif bilinç konseptini ortaya atmış ve arketipler üzerine çalışmıştır.

Maurice Halbwachs: Fransız sosyolog, kolektif bellek ve sosyal hafıza konularında önemli katkılarda bulunmuştur.

Bu isimler kolektif bilinç üzerine çalışan bilim adamları arasında sadece birkaç örnektir. Alanın geniş olması nedeniyle birçok uzman bu konuda çalışmalar yapmaktadır.

(Şanlıurfa, Göbekli Tepe)
80725039-8de7-4531-b65d-e6cd4f99405c.jpgDaha derine inmek istediğimizde karşımıza çıkan oldukça şaşırtıcı, birbirine geçmiş olay örgüleri mevcut. Bunlardan en çok dikkat çekenleri Göbekli tepe ve Sirius yıldızı hakkında. Hadi biraz Göbekli tepe'den bahsedelim.

Göbekli Tepe, Dünya'nın bilinen en eski yapısı olarak kabul edilmektedir. Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde ki Şanlıurfa şehrinde bulunmaktadır. Arkeologlar, yapımının yaklaşık M.Ö 9600 yılında yani günümüzden yaklaşık 11.600 sene önce gerçekleştiğini iddia etmektedir. Neolitik çağ yani çanaksız çömleksiz çağda böylesine ağır taşların hareket ettirilebilmesi ayrıca üzerine süsleme denilemeyecek kadar karmaşık motiflerin eklenmesi oldukça enteresan. Arkeologlara göre avcı-toplayıcı kabileler tarafından yapılan bu yapı Sümerlerden bile daha eskiydi. Son yapılan araştırmalarda Sümer yazıtlarında Göbekli tepenin tasvirine benzeyen bazı kil tabletleri bulundu. Birbiri içinde olan halkalar ve aynı zamanda merkez noktasında T şeklinde iki taş sütunun birbirine paralel bakacak şekilde tasarlanması devamında o dönemde, gök bilimcilerinin de iddiasıyla Sirius yıldızının bölgede ki iki paralel sütünün tam ortasına gelecek şekilde dizayn edilmesi oldukça şaşırtıcı. Ünlü Arkeoastronomer Guilio Magli'ye göre burası bir ibadethane değil bir gözlemeviydi. Magli; "Göbekli Tepe, Sirius yıldızının doğumunu izleyecek şekilde inşa edildiğini düşünüyorum." diyor. Kazıda çıkan halkalardan üçünde de M.Ö 9100, M.Ö 8750'de ve M.Ö 8300 yıllarında Sirius yıldızının gökte bulunduğu konuma hizalanmış olarak inşa edildiği tespit edilmiştir. Ayrıca uzman, yapıların inşa düzeninin olmadığı burayı yapan kişilerin özellikle yıldızı takip ederek belirli konumlara inşaatları yaptıkları tespit edilmiştir.
(Sümer Yazıtları)
525717bb-dd77-4f56-969a-cbfccf9d04f3.jpg (Sümer Yazıtları)
d437d673-5d25-43be-81d3-197a8cfc2ab7.jpgBildiğiniz üzere Sümerliler Astronomi de oldukça gelişmiş bir topluluktu. Günümüzden yaklaşık 4 bin ila 6 bin yıl önce yaşamış olan bu toplum Güneş sisteminden tutun ayın evrelerine ve hatta Sirius yıldızı hakkında pek çok bilgiye sahipti. Eski sümer kil tabletlerine ve yazıtlarına baktığımızda garip kıyafetler giymiş insanları, bazı uzay araçlarını ve Astronomik olayları anlatan çok fazla yazı ve tasvir görüyoruz.



(Göbekli Tepe 3D Modelleme)
f14702f1-7322-4f63-9d40-9c0eb1c729bb.jpg
Eğer ki Sümer mitlerine hakimseniz Anunnakiler ve Sirius yıldızı olayını biliyorsunuzdur. Üzerine kafa yormaya başladığımız da Anunnakiler gerçekten haklı mıydı? Göbekli tepe aslında Sirius yıldızından birilerinin gelebilmesi için mi tasarlanmıştı? Kolektif bilinç teorisini Anunnakiler sayesinde mi kazandık? Aslında farklı mitlerde tasvir edilen tufan'dan sonra ki kurtarıcılar Anunnakiler olabilir mi? Dünyanın sıfır noktası olarak atledilen Göbekli tepe'nin portal teorisi gerçek olabilir mi? Ve daha birçok soru aklımda beliriyor. Ben bu soruların cevaplarını hala bulamadım. Yapılan araştırmalar da oldukça kısıtlı ve aynı zamanda garip bir şekilde bu alanda araştırma yapmak isteyen birçok tarih bilimcilerine ve arkeologlara ya engel olundu ya da esrarengiz bir şekilde ölümleri gerçekleşti. Bilmemizi istemedikleri ne olabilir?






Ay yolunuzdan eksik olmasın...
Esenlikler dilerim...


-TheCrow
(Tırnak içerisinde olanlar hariç yazı tamamen bana aittir.)
Bibliyografya;
•Alpaslan ceylan- Mezopotamya tarihi.
•Karl Kaube - Aztek ve Maya Mitleri.
•Graham Hancock- Magicians of the Gods.
•Andrew Collins and Rodney Hale -Göbekli Tepe And The Rising Of Sirius.
•Beki İkala Erikli-Yeni Çağın Çocukları
 

Ekli dosyalar

  • 80725039-8de7-4531-b65d-e6cd4f99405c.jpg
    80725039-8de7-4531-b65d-e6cd4f99405c.jpg
    48.4 KB · Görüntüleme: 0
  • f14702f1-7322-4f63-9d40-9c0eb1c729bb.jpg
    f14702f1-7322-4f63-9d40-9c0eb1c729bb.jpg
    30.8 KB · Görüntüleme: 0
  • 80725039-8de7-4531-b65d-e6cd4f99405c.jpg
    80725039-8de7-4531-b65d-e6cd4f99405c.jpg
    48.4 KB · Görüntüleme: 0
Son düzenleme:
Üst