5.45x
Editör
Simyanın tanımlarında genelde Avrupa olmak üzere tek bir uygarlığın deneyimlerini esas alınmıştır ve belirtilen tanıma uymayan geleneklerin gerçek olaya uymadıkları itibarı verilmiştir. Buna tek istisna H.J. Sheppard'ın tanımı: "Simya Kozmosun bazı parçalarını geçici varlıklarından kurtarıp mükemmelliğe ulaştırmaktır, bu da metaller için altın, insan için uzun ömür, sonra da ölümsüzlük ve halâstır (ruhsal kurtulma/aklanma)." Bu tanım biraz tek yönlü olabilir. Uzun ömür ve fiziksel ölümsüzlük belirli bir zaman ve mekanda halâsa eşlik edebilir veya etmeyebilir. Bazı basit maddelerin evrimleri altından daha önlemli olabilir. Örneğin, Çin'de zincifre iksirlerin prototipi olmuştur. Simyada kimyasal değişimlerin kişisel mükemmelliğe erişmenin sürecini simgelediğini de düşünürsek Helenistik İskenderiye, Çin, İslam ülkeleri, Hindistan ve Rönesans sonrası Avrupa'sında ortak bir motifin işlendiğini görebiliriz.
Her bir büyük uygarlığın simyada kullandığı bilgi, yarattığı sembol ve ulaşmak istediği amaç açsından özgündü. Bu unsurlar hem bu toplumlardaki umumi anlamlara, hem de simyayı ele alan grupların özel öğretilerine dayanıyordu.
Özellikle Yangtze bölgesinde tahsili gruplar arasında simya popüler dinle yakın bağlarla başladı. Kişisel mükemmelliğe ve ölümsüzlüğe yol açabilecek birkaç disiplinden biri olarak kabul edilirdi. 5. asırdan sonra bazı Taocu hareketler bu uygulamaları adapte etmeye başladı. Hem Budist, hem de Taocu sembolizm ve ayinleri etkilemişti. Aşağıda simyanın amaç ve usulleri, tarihinde bazı önemli noktalar ve Taoculuk ve bilimle olan muğlak ilişkileri elle alınacaktır.
Her bir büyük uygarlığın simyada kullandığı bilgi, yarattığı sembol ve ulaşmak istediği amaç açsından özgündü. Bu unsurlar hem bu toplumlardaki umumi anlamlara, hem de simyayı ele alan grupların özel öğretilerine dayanıyordu.
Özellikle Yangtze bölgesinde tahsili gruplar arasında simya popüler dinle yakın bağlarla başladı. Kişisel mükemmelliğe ve ölümsüzlüğe yol açabilecek birkaç disiplinden biri olarak kabul edilirdi. 5. asırdan sonra bazı Taocu hareketler bu uygulamaları adapte etmeye başladı. Hem Budist, hem de Taocu sembolizm ve ayinleri etkilemişti. Aşağıda simyanın amaç ve usulleri, tarihinde bazı önemli noktalar ve Taoculuk ve bilimle olan muğlak ilişkileri elle alınacaktır.
Amaç ve Usulleri
Amaç ve Usulleri
Kişisel mükemmellik konusunda Çin düşünceleri Mısır veya İran'da uygun görülmeyecek üç fikri bağdaştırmaktaydı. Bunlardan ilki biçimsel felsefe veya dinden çok önce var olan ölümsüzlük arzusuydu. Popüler kültürde uzun ömür idealleri mutlaka yaşamın sona ermesi gerekmediği varsayıma doğru gelişti. Bu fikirde ruhun beden dışı ölümsüzlüğü değil de, ölümsüz bir beden içinde kişiliğin devamı söz konusuydu. Ölümsüzlüğü en karmaşık doktrinlerde bu yeni fiziksel kişilik simya ile birlikte birçok disiplinle içsel olarak besleniyordu ve sonunda "çıplak çocuk" olarak gelişip şekil aldığında kelebek gibi kozalağını ağırlıksız bir hurda gibi geride bırakıp doğardı.
Birisi öldükten sonra bir süre etrafta uçuşan kişisel güç avam tarafından ayrışılmazdır, ancak bilginlerce 10 "ruha" bölünürdü (üç "yang hun" ve yedi "yin p‘o"). Normal ölüm sonrası çürümeyi önlemek ancak ortak mekanları bedenin de onlarla birlikte varlığını sürdürebilirse mümkün olabilir. Bundan dolayı, Lu Gwei-djen ve Joseph Needham'in belirttikleri gibi Çin ölümsüzlüğün maddesel olması zorunluydu.
Ölümsüzlüğün diğer bir belirtisi de ruhun mükemmelleşmesidir. Bedensel ve ruhsal arasında herhangi bir ikilem tanınmadığı için, bedenin geliştirilmesi ruhsal geliştirmeden farklı görülmüyordu. Ölümsüzlük yaşlanma ve ölümden kurtulmaydı. Yaşamın uzatılması için dindarlık, ritüel, ahlak ve hijyen de gerekliydi. İster Taocu, Budist veya Konfüçyüsçü inisiyelerin popüler fikirleri olsun, Yüce Yol, yani Tao'ya kişinin uyum sağlayabilmesi için her türlü uğraş ve çaba da gerekli görülüyordu.
Ölümsüzlüğün ruhsal ve fiziksel mükemmellik yanında üçüncü bir belirtisi de ilahi bir hiyerarşiye dahil olmadır. Popüler düşüncede bu hiyerarşi dünyevi düzenin ayna imajı olarak bürokratı. Hatta, güç ve sorumluluğun bir mevkie ait olup, bu konumu dolduran kişi için onunla birlikte gelen gücün ancak geçici sahip olunduğu düşüncesi gerek siyaset, gerekse de dinde paralel gelişti.
Aynı anda uzun ömür, halâs ve semavi atanmayı vaat eden birçok yol vardır. Örgütlenmiş dini hareketler tarafından grup olarak veya bireysel inisiyeler tarafından özel olarak yürütülen meditasyon, tapınma ve nefsi kırma çalışmalarını bedensel disiplinler, yaşamsal enerjileri açığa çıkaran cinsel teknikler, diyet kürleri veya simya destekleyebilir.
Bu ruhsal arayışta simyanın neden bir rolü olmalıdır? Başka bir deyişle, kimyasal etkileşimin sembolizmi nasıl bir katılımda bulunabilir? İlahi bir düzende atanmanın dünyasal imalarına rağmen, bu hedef mistik bir yola varılırdı... Bireyin Yüce Yolla birlik sağladığı bir yöntem. Kendisi Yol denilen bu yöntem mükemmel bir şekilde kozmosu, toplumu ve kişiyi birleştirmekteydi.
Yol ile özdeşleşmek için aydınlanma veya sezgisel öngörüyle onu deneyimleme gerekirdi. Bu deneyim bilmekle başlayabilir, ancak rasyonel algılamanın sınırlarının çok ötesinde bir derinlikte. Eski bir simyasal şiirde, Kırmızı Çam üstadının Arcane Memorandum'da (Ch‘ih-sung-tzu hsüan chi, muhtemelen 7. asır veya önce) yazdığı gibi:
Kusursuz Tao kalp ve zihnin kusursuz bir şekilde boşaltılmasıdır.
Karanlıkta, bilinmeyen harikalar.
Bilge kişi Zirvedeki Kaynağa ulaştığı zaman,
Ergeç gerçekten bulutlara ulaşır.
(Yün-chi ch’i-ch’ien 66.14a)
Büyük evren (makrokozmos) veya küçük evrende (mikrozmos) mükemmellik getiren Yol'un gelişimsel yönü doğadaki canlıları yaşam devinimlerinde görülebilir. İnsan sadece bitki ve hayvanlardaki yaşam devinimlerinden değil, ama Aristoteles'in topraktan geliştiğini kaydettiği madenlerin devinimlerinden de söz edebilir. Maden evrimi yaşlanma ve ölümün ötesine ulaşabilir. Çünkü nihai hedefi zincifre veya altının mutlak mükemmeliydi. Bu iki maddenin vasat seviyeden evrimleri insanları ölümsüz kılan işleminin basit metaforlarıydı. Aslında zincifre olan iksir (tan) doğanın Yol'unu mükemmelleştiriyordu ve simyasal düşüncede insanların mükemmelleşme potansiyellerini simgelemeye başlamıştı. Böylece, iksir ve onu imal etme sanatı, kullanılan maddeler arasında bulunmadığı durumlarda dahi zincifreden (tan) adını almaya başladı.
Simyacıların "Büyük Çalışması" -Magnum Opus- doğanın mükemmelleştirme işleminin aynısı tekrarlıyor. 9. asırda yazılan bir metinde dediği gibi: "doğal devinimle dönüşmüş iksir, akan cıvanın kurşunu kucakladığı ve hamile bıraktığı zaman oluşur... 4320 yılda iksir tamamlanır... O güneş ve ayın, yin ve yang'in çi enerjisini 4320 yıl kucaklar; böylece kendi çi enerjisi doyuma ulaştığında, o en yüksek kademede ölümsüzler ve semavi varlıklar için devinimle dönüşmüş bir iksir olur. Aşağıda, dünyada kurşun ve cıva ölümsüzlük uğruna simyasal işleme maruz kaldığında, suni iksir bir yılda tamamlanır... Simyagerin hazırladığı şey binlik skalasına tekabülünden dolayı kalmaktadır (Tan lun chüeh chih hsin chien, sayfa 126). Diğer bir deyişle, simyager 4320 saatlik bir yılda (360 günlük bir yılda günde 12 Çin saati) doğanın 4320 yılda tamamladığını başarıyor.
Böylece simya işlemi kozmik evrimin bir minyatür modeli olmakta. Uygulamacı sadece zamanı küçültmüyor, fakat laboratuvarın sınırları içine evrenin boyutlarını sığdırıyor. Yol'un işlevini tefekkür edebileceği ve birleşebileceği mekan ve zaman sınırlarına daraltıyor.
Simyager mekan ve zamanı maniple etmek için çoğu niceliksel ve niteliksel tekabüller olan çok farklı araçlar kullanmaktadır. Laboratuvarı dört esas yöne tam hizalı, fırını tam ortada ve her ikisi gökyüzü ile ilgili çizimlerle kaplı olabilir. Fırının hacmi, platformuna basamak konulmuş olması, ateşleme için konulan kapılar ve sayısı, hepsi onu gök ve yeryüzüyle hizaya getiriyor.
Ateşin sıcaklığı geliştirici kozmik güçleri temsil ettiğine göre, bu güçleri yeniden yaratmak için ateşin zamana tabi olması gerekir. Böylece ateşin yoğunluğu ölçülü yakıt kullanarak zamanı dikkatle ayarlanmış devrelerde yavaş yavaş yükseltilerek alçaltılıyordu. Termometrenin olmadığı için mevcut yegane kesin ölçü aleti teraziyle dört mevsimdeki sıcaklık ve soğukluk tekrarlanmaktaydı. Kök kömürün ağırlığını artırmak ve azaltmak için ve bir seri kapıyla fırın beslemek için birkaç teknik şema günümüze dek kalmıştır. Bunlar başı ve sonu eşit olan basit devreler değildi, fakat devre sonraları giderek azalıp simyasal bileşimlerinde hem devinimsel, hem de gelişen bir değişim ima etmektedirler.
Kurulan modellerde devinimsel yaklaşım ayrıca bileşimlerde de belli oluyordu. En etkin eski işlem iki bileşim veya birbirlerine karşı yin ve yang, yani zıt olan, iki bileşim kullanırdı. Onlar bir devinimden diğer devinme konjuge ve ayrılmış oluyorlardı ve (simyagerin gözünde) giderek daha mükemmel bir dizi ürün üretiyorlardı. Daha önce söz edilen cıva ve kurşun örnektir. Diğer sık rastlanan bir çift de cıva ve kükürttür, bunlar da karışarak sülüğen (suni zincifre) oluşturup yüksek bir ısıda ısıtıldığında cıva tekrar elde edilebilir. Yaklaşık bin yıl önce yazan bir simyagere göre: "Zincifre cıvadan oluşması ve cıvayla tekrar öldürülmesi sırrın sırrıdır ("Cheng-t'ung tao tsang" cilt 587'de "Ch'en Ta-shih" içinde "Pi yü chu sha ban lin yü shu kuei" ). Bazen devinimden devinme kademeli olarak ilerleyen değişimler ek maddeler katarak elde edilirdi, ancak simyager açısından işlem esas itibarıyla ikilemli olarak görülürdü.
Bu, Yol'un devimsel dinamiklerini taklit etmede simyacının kullanacağı bütün metaforları tüketmiyor. Kozmik yumurta sarısının kademeli olarak yarı oluşmuş civcivi yetiştirmesi metaforu bütün büyük simya geleneklerinde mevcuttur. Simyasal işlemlerin yapıldığı kap veya şişe çoğu kez yumurta olarak söz edilir. Çin'de simya unsurlarının yumurta kabuğun içine kapatıldığı sıkça görülmüştür. Bu konuda en eski ayrıntılı yazılı kayıtlar 9. asır veya biraz sonrasından ve son kayıtlar 17. asır ortalarından gelmektedir. 15.asırda yaşayan bir Ming imparatorluğu prensi bu işlemi mantıksal sonucuna dek yürütmüştü ve zincifre dolu yumurtasını kuluçkada yatan bir tavuğun altına yerleştirmişti. Kozmik işlemler sadece bir odada değil, aynı zamanda bir üstadın bedeninde yenilenebilir. Beden içinde yaşam enerjisi veya kozmik ışık devresini imgelemeyi içeren meditasyon teknikleri muğlak bir şekilde dördüncü asırda belgelenmişti. Birinci asra doğru üstatlar bedenleri içerisinde tanrısal varlıklarla ilişkilendirmeler kuruyorlardı.
Bu çalışmalarda sadece simyaya (veya Taocu'luğa) özgün olan bir şey yoktur, ancak simya işlemini içselleştirmeye bir baz oluşturmaktadır. Yol'un tam bilinciyle zıtların birleşmesini ifade etmek için fırının işlevi konusunda metaforlar kullanıldı. Farzeen Baldrian-Hussein'in dediği gibi: "İçsel simyanın üstadı (nei-tan) iç laboratuarı kendi bedeninde kurmakta. Hatta içinde gelensel simyanın bütün unsurlarını ve aletlerini bulmaktadır: firin, reaksiyon şişesi, cıva, zincifre, kurşun ve diğer madenler. Zihinsel ve fizyolojik bir işlemle laboratuarı donatır, ateşi yakar, alevi gözetir, bir reaksiyon şişesinde unsurların evliliğini sağlar ve istenilen sonuç elde edildiğinde, işlemi değişik bir seviyede yeniler" (Hussein, 1984, sayfa 14). 300 yıllı civarlarına ait önemli bir yazıda, üstat kalp işlevleriyle ilgili güneş solunumu ve böbrek işlevleriyle ilgili ay solunumun hareketlerini kontrol eder. Bu solunumlardan birincisine "ilahi iksir" denir ve ikincisine "sıvılaşmış altın" denir. Bu içsel simya bedenin küçük evren (mikrokozmos) olarak hayati işlevlerinin fiziksel dünyaya tekabül eden ve ruhsallığı semavi ve dünyevi bürokrasilerin ayna imajları şeklinde düzenlenmiş içsel tanrıların tezahür ettiğine dair yaygın düşünceden doğdu.
Bu disiplinleri takip ederken, ürün değil işlemin kendisi önemlidir. Dışsal simya metinlerde dahi ya iksiri içmekten söz edilmez veya ölümsüzlüğün "Büyük Çalışma"ya tanık olmaktan oluştuğu yazılır. Reaksiyon şişesi açıldığında iksirin renk ve şekliyle ilgili bazı tarifler, onun yüksek bir şuur halinde tefekkür edildiğini ima eder.
Eğer ölümden bağışıklık kazanmanın yöntemi derin bir kişisel deneyimse, simyanın menfaatleri aktarılamaz. Ancak iksirlerin aktarımını arzulanır kılan simyanın farklı boyutları da vardı. Bu sanat ister yüklü masraflarını karşılamak için olsun, ister kâr amacıyla olsun, masrafları karşılayacak birinin himayesini sağlayabilir. Tıpta simya öncesi bir geleneğe göre üst seviye ilaçları ölümsüzlüğe verir (alt seviyede ilaçlar ya tükenmiş diriliği, ya da şifa vermektedir). Bu düşünce tarzının bir uzantısı olarak birçok hekim yeni ilaçların kaynağı olarak simyayı etüt etti ve simyagerler mevcut ilaçları çalışmalarına adapte ettiler.
Günümüze dek intikal eden birçok simya yazıları doğrudan doğruya ekonomik ve terapi açıdan arzulanır ürünler elde etmeye amaçlarlar. Bu kaynaklar simayasal altın ve zincifreyle ilgili iksirlerin hazırlanması üzerine dururlar. Altın, kişisel gelişimi ön plana alan esas simya gelenceğinde nispeten önemsiz bir sorundur.
Birisi öldükten sonra bir süre etrafta uçuşan kişisel güç avam tarafından ayrışılmazdır, ancak bilginlerce 10 "ruha" bölünürdü (üç "yang hun" ve yedi "yin p‘o"). Normal ölüm sonrası çürümeyi önlemek ancak ortak mekanları bedenin de onlarla birlikte varlığını sürdürebilirse mümkün olabilir. Bundan dolayı, Lu Gwei-djen ve Joseph Needham'in belirttikleri gibi Çin ölümsüzlüğün maddesel olması zorunluydu.
Ölümsüzlüğün diğer bir belirtisi de ruhun mükemmelleşmesidir. Bedensel ve ruhsal arasında herhangi bir ikilem tanınmadığı için, bedenin geliştirilmesi ruhsal geliştirmeden farklı görülmüyordu. Ölümsüzlük yaşlanma ve ölümden kurtulmaydı. Yaşamın uzatılması için dindarlık, ritüel, ahlak ve hijyen de gerekliydi. İster Taocu, Budist veya Konfüçyüsçü inisiyelerin popüler fikirleri olsun, Yüce Yol, yani Tao'ya kişinin uyum sağlayabilmesi için her türlü uğraş ve çaba da gerekli görülüyordu.
Ölümsüzlüğün ruhsal ve fiziksel mükemmellik yanında üçüncü bir belirtisi de ilahi bir hiyerarşiye dahil olmadır. Popüler düşüncede bu hiyerarşi dünyevi düzenin ayna imajı olarak bürokratı. Hatta, güç ve sorumluluğun bir mevkie ait olup, bu konumu dolduran kişi için onunla birlikte gelen gücün ancak geçici sahip olunduğu düşüncesi gerek siyaset, gerekse de dinde paralel gelişti.
Aynı anda uzun ömür, halâs ve semavi atanmayı vaat eden birçok yol vardır. Örgütlenmiş dini hareketler tarafından grup olarak veya bireysel inisiyeler tarafından özel olarak yürütülen meditasyon, tapınma ve nefsi kırma çalışmalarını bedensel disiplinler, yaşamsal enerjileri açığa çıkaran cinsel teknikler, diyet kürleri veya simya destekleyebilir.
Bu ruhsal arayışta simyanın neden bir rolü olmalıdır? Başka bir deyişle, kimyasal etkileşimin sembolizmi nasıl bir katılımda bulunabilir? İlahi bir düzende atanmanın dünyasal imalarına rağmen, bu hedef mistik bir yola varılırdı... Bireyin Yüce Yolla birlik sağladığı bir yöntem. Kendisi Yol denilen bu yöntem mükemmel bir şekilde kozmosu, toplumu ve kişiyi birleştirmekteydi.
Yol ile özdeşleşmek için aydınlanma veya sezgisel öngörüyle onu deneyimleme gerekirdi. Bu deneyim bilmekle başlayabilir, ancak rasyonel algılamanın sınırlarının çok ötesinde bir derinlikte. Eski bir simyasal şiirde, Kırmızı Çam üstadının Arcane Memorandum'da (Ch‘ih-sung-tzu hsüan chi, muhtemelen 7. asır veya önce) yazdığı gibi:
Kusursuz Tao kalp ve zihnin kusursuz bir şekilde boşaltılmasıdır.
Karanlıkta, bilinmeyen harikalar.
Bilge kişi Zirvedeki Kaynağa ulaştığı zaman,
Ergeç gerçekten bulutlara ulaşır.
(Yün-chi ch’i-ch’ien 66.14a)
Büyük evren (makrokozmos) veya küçük evrende (mikrozmos) mükemmellik getiren Yol'un gelişimsel yönü doğadaki canlıları yaşam devinimlerinde görülebilir. İnsan sadece bitki ve hayvanlardaki yaşam devinimlerinden değil, ama Aristoteles'in topraktan geliştiğini kaydettiği madenlerin devinimlerinden de söz edebilir. Maden evrimi yaşlanma ve ölümün ötesine ulaşabilir. Çünkü nihai hedefi zincifre veya altının mutlak mükemmeliydi. Bu iki maddenin vasat seviyeden evrimleri insanları ölümsüz kılan işleminin basit metaforlarıydı. Aslında zincifre olan iksir (tan) doğanın Yol'unu mükemmelleştiriyordu ve simyasal düşüncede insanların mükemmelleşme potansiyellerini simgelemeye başlamıştı. Böylece, iksir ve onu imal etme sanatı, kullanılan maddeler arasında bulunmadığı durumlarda dahi zincifreden (tan) adını almaya başladı.
Simyacıların "Büyük Çalışması" -Magnum Opus- doğanın mükemmelleştirme işleminin aynısı tekrarlıyor. 9. asırda yazılan bir metinde dediği gibi: "doğal devinimle dönüşmüş iksir, akan cıvanın kurşunu kucakladığı ve hamile bıraktığı zaman oluşur... 4320 yılda iksir tamamlanır... O güneş ve ayın, yin ve yang'in çi enerjisini 4320 yıl kucaklar; böylece kendi çi enerjisi doyuma ulaştığında, o en yüksek kademede ölümsüzler ve semavi varlıklar için devinimle dönüşmüş bir iksir olur. Aşağıda, dünyada kurşun ve cıva ölümsüzlük uğruna simyasal işleme maruz kaldığında, suni iksir bir yılda tamamlanır... Simyagerin hazırladığı şey binlik skalasına tekabülünden dolayı kalmaktadır (Tan lun chüeh chih hsin chien, sayfa 126). Diğer bir deyişle, simyager 4320 saatlik bir yılda (360 günlük bir yılda günde 12 Çin saati) doğanın 4320 yılda tamamladığını başarıyor.
Böylece simya işlemi kozmik evrimin bir minyatür modeli olmakta. Uygulamacı sadece zamanı küçültmüyor, fakat laboratuvarın sınırları içine evrenin boyutlarını sığdırıyor. Yol'un işlevini tefekkür edebileceği ve birleşebileceği mekan ve zaman sınırlarına daraltıyor.
Simyager mekan ve zamanı maniple etmek için çoğu niceliksel ve niteliksel tekabüller olan çok farklı araçlar kullanmaktadır. Laboratuvarı dört esas yöne tam hizalı, fırını tam ortada ve her ikisi gökyüzü ile ilgili çizimlerle kaplı olabilir. Fırının hacmi, platformuna basamak konulmuş olması, ateşleme için konulan kapılar ve sayısı, hepsi onu gök ve yeryüzüyle hizaya getiriyor.
Ateşin sıcaklığı geliştirici kozmik güçleri temsil ettiğine göre, bu güçleri yeniden yaratmak için ateşin zamana tabi olması gerekir. Böylece ateşin yoğunluğu ölçülü yakıt kullanarak zamanı dikkatle ayarlanmış devrelerde yavaş yavaş yükseltilerek alçaltılıyordu. Termometrenin olmadığı için mevcut yegane kesin ölçü aleti teraziyle dört mevsimdeki sıcaklık ve soğukluk tekrarlanmaktaydı. Kök kömürün ağırlığını artırmak ve azaltmak için ve bir seri kapıyla fırın beslemek için birkaç teknik şema günümüze dek kalmıştır. Bunlar başı ve sonu eşit olan basit devreler değildi, fakat devre sonraları giderek azalıp simyasal bileşimlerinde hem devinimsel, hem de gelişen bir değişim ima etmektedirler.
Kurulan modellerde devinimsel yaklaşım ayrıca bileşimlerde de belli oluyordu. En etkin eski işlem iki bileşim veya birbirlerine karşı yin ve yang, yani zıt olan, iki bileşim kullanırdı. Onlar bir devinimden diğer devinme konjuge ve ayrılmış oluyorlardı ve (simyagerin gözünde) giderek daha mükemmel bir dizi ürün üretiyorlardı. Daha önce söz edilen cıva ve kurşun örnektir. Diğer sık rastlanan bir çift de cıva ve kükürttür, bunlar da karışarak sülüğen (suni zincifre) oluşturup yüksek bir ısıda ısıtıldığında cıva tekrar elde edilebilir. Yaklaşık bin yıl önce yazan bir simyagere göre: "Zincifre cıvadan oluşması ve cıvayla tekrar öldürülmesi sırrın sırrıdır ("Cheng-t'ung tao tsang" cilt 587'de "Ch'en Ta-shih" içinde "Pi yü chu sha ban lin yü shu kuei" ). Bazen devinimden devinme kademeli olarak ilerleyen değişimler ek maddeler katarak elde edilirdi, ancak simyager açısından işlem esas itibarıyla ikilemli olarak görülürdü.
Bu, Yol'un devimsel dinamiklerini taklit etmede simyacının kullanacağı bütün metaforları tüketmiyor. Kozmik yumurta sarısının kademeli olarak yarı oluşmuş civcivi yetiştirmesi metaforu bütün büyük simya geleneklerinde mevcuttur. Simyasal işlemlerin yapıldığı kap veya şişe çoğu kez yumurta olarak söz edilir. Çin'de simya unsurlarının yumurta kabuğun içine kapatıldığı sıkça görülmüştür. Bu konuda en eski ayrıntılı yazılı kayıtlar 9. asır veya biraz sonrasından ve son kayıtlar 17. asır ortalarından gelmektedir. 15.asırda yaşayan bir Ming imparatorluğu prensi bu işlemi mantıksal sonucuna dek yürütmüştü ve zincifre dolu yumurtasını kuluçkada yatan bir tavuğun altına yerleştirmişti. Kozmik işlemler sadece bir odada değil, aynı zamanda bir üstadın bedeninde yenilenebilir. Beden içinde yaşam enerjisi veya kozmik ışık devresini imgelemeyi içeren meditasyon teknikleri muğlak bir şekilde dördüncü asırda belgelenmişti. Birinci asra doğru üstatlar bedenleri içerisinde tanrısal varlıklarla ilişkilendirmeler kuruyorlardı.
Bu çalışmalarda sadece simyaya (veya Taocu'luğa) özgün olan bir şey yoktur, ancak simya işlemini içselleştirmeye bir baz oluşturmaktadır. Yol'un tam bilinciyle zıtların birleşmesini ifade etmek için fırının işlevi konusunda metaforlar kullanıldı. Farzeen Baldrian-Hussein'in dediği gibi: "İçsel simyanın üstadı (nei-tan) iç laboratuarı kendi bedeninde kurmakta. Hatta içinde gelensel simyanın bütün unsurlarını ve aletlerini bulmaktadır: firin, reaksiyon şişesi, cıva, zincifre, kurşun ve diğer madenler. Zihinsel ve fizyolojik bir işlemle laboratuarı donatır, ateşi yakar, alevi gözetir, bir reaksiyon şişesinde unsurların evliliğini sağlar ve istenilen sonuç elde edildiğinde, işlemi değişik bir seviyede yeniler" (Hussein, 1984, sayfa 14). 300 yıllı civarlarına ait önemli bir yazıda, üstat kalp işlevleriyle ilgili güneş solunumu ve böbrek işlevleriyle ilgili ay solunumun hareketlerini kontrol eder. Bu solunumlardan birincisine "ilahi iksir" denir ve ikincisine "sıvılaşmış altın" denir. Bu içsel simya bedenin küçük evren (mikrokozmos) olarak hayati işlevlerinin fiziksel dünyaya tekabül eden ve ruhsallığı semavi ve dünyevi bürokrasilerin ayna imajları şeklinde düzenlenmiş içsel tanrıların tezahür ettiğine dair yaygın düşünceden doğdu.
Bu disiplinleri takip ederken, ürün değil işlemin kendisi önemlidir. Dışsal simya metinlerde dahi ya iksiri içmekten söz edilmez veya ölümsüzlüğün "Büyük Çalışma"ya tanık olmaktan oluştuğu yazılır. Reaksiyon şişesi açıldığında iksirin renk ve şekliyle ilgili bazı tarifler, onun yüksek bir şuur halinde tefekkür edildiğini ima eder.
Eğer ölümden bağışıklık kazanmanın yöntemi derin bir kişisel deneyimse, simyanın menfaatleri aktarılamaz. Ancak iksirlerin aktarımını arzulanır kılan simyanın farklı boyutları da vardı. Bu sanat ister yüklü masraflarını karşılamak için olsun, ister kâr amacıyla olsun, masrafları karşılayacak birinin himayesini sağlayabilir. Tıpta simya öncesi bir geleneğe göre üst seviye ilaçları ölümsüzlüğe verir (alt seviyede ilaçlar ya tükenmiş diriliği, ya da şifa vermektedir). Bu düşünce tarzının bir uzantısı olarak birçok hekim yeni ilaçların kaynağı olarak simyayı etüt etti ve simyagerler mevcut ilaçları çalışmalarına adapte ettiler.
Günümüze dek intikal eden birçok simya yazıları doğrudan doğruya ekonomik ve terapi açıdan arzulanır ürünler elde etmeye amaçlarlar. Bu kaynaklar simayasal altın ve zincifreyle ilgili iksirlerin hazırlanması üzerine dururlar. Altın, kişisel gelişimi ön plana alan esas simya gelenceğinde nispeten önemsiz bir sorundur.
Tarih
Tarih
Bu bölümde din ve simya arasındaki ilişkiyle ilgili üç önemli sorunu gözden geçirecek: Çin'de simyanın başlangıçları, simyada değişmeler ve dışsal ve içsel simyanın tarihsel işkilleri.
Simya daha önce Helenistik Mısırda veya Çin'de mı geliştiği halen belli değildir. Her iki toplumun en eski kanıtı henüz belirli bir tarihe iliştirilmedi. Simya için bir Çin menşei kabul eden görüşler arasında farklar olmakla beraber efsanelerde tarihsel gerçek payı kabul etmeye bağlı kalmaktadır.
Zincifre ve benzeri kan rengi bileşkenler neolitik çağdan itibaren ölüm ve ölümsüzlükle bağlantılı fikirlerle ilişikti. Araştırmalar gömülecek ölülerin üzerine kırmızı toz serpme arkaik adetinin bu şekilde izah ederler. Tai'lı (veya Dai) Hanımın mükemmel korunmuş cesedi (M.Ö. 168 yılın başlarında ölen ve 1972 yılında kazılan) yüksek derecede cıva ve kurşun konsantrasyonları içermekteydi. Bu elementler ölümden önce sindirime uygun bir şekilde dağılmışlardı. Bağırsaklarda sık sık bir ölümsüzlük ilacı olarak hekimler tarafından verilen zincifre bulunmuştu. M.Ö. 144 yılı tarihli sahte altın yapımına karşı yasaklayıcı bir beyanat bazen de simyanın yaygınlığını kanıtlamak için kullanılır, ancak bu kuyumcuların metal karışımları kullanmalarından başka bir şey olmayabilir. M.Ö. 133 yılında İmparatora bir okültist suni altından tabaklardan yemek yediğinde yaşamı uzar ve böylece bazı ölümsüz kişileri bulup onların yardımıyla bazı ritüeller uygulayarak kendisi de ölümsüz olabilir. Bu himaye talebi altını dolaylı olarak ölümsüzlükle iliştirir ve doğrudan simyasal bağlantının henüz yapılmadığını ima eder. Himayenin giderek yaygınlaştığı bunu takip eden yıllarda himaye edenlerin temas kurabileceği ölümsüzler konusundaki efsaneler giderek arttı. "Ölümsüzlük İlaçları" sık sık söz edildi, ancak bunların suni oldukları söylenmedi. Eleştirisel araştırmacılar sadece simya konusunda ilk eserlerin "Üçün Uyumu" ("Chou its 'ant'ung ch'i" - M.S. 140 ve kısmen 9. asırda) çıkmasıyla ve "Sarı Efendinin Dokuz-Şişe Kutsal İksir Kitabı"nın (Huang ti cbiu ting sben tan ching) hemen hemen kesin olarak 3. asrın sonlarında yazılan ilk bölümünün çıkmasıyla simyanın ortaya çıktığı tarih konusunda açık kanıt bulmaktadırlar. Dünyanın her iki tarafında işlemler yeteri kadar aynı olması dışında, kronoloji açısından doğu ve batı arasında bir ilk tarih fazla önem taşımaz.
Ancak durum böyle değildir. Joseph Needham, Çin simyası Makrobiyotik (ilaçlarla bedensel ölümsüzlük arayışı) ve altın imalatının ("aurifiction", yani bilinçli olarak altının sahtesini üretmek yerine "aurifaction", suni yöntemlerle gerçek altını yapma girişimi) bir karışımı olarak tanımlarken önemli bir farka işaret ediyor. Bu tanımlarda zincifrenin önemli rolünden söz edilmemektedir. Needham markobiyotik daha eski batı sanatında eksik olduğunu, dolayısıyla "gerçek" simya olmadığını belirtiyor.
Diğer araştırmacılar simyagerlerin sadece tekniklerini değil, fakat aynı zamanda inançlarını değerlendiriyorlar. Yukarıda özetlenen ruhsal deneyimler ve simyanın ilahi bir hiyerarşide atama aracı olabileceği Çin'e özgündür. Bunlar Doğu Asya'da simya arayışının, İskenderiye'de olduğu gibi sadece teknik hedeflerle ifade edilemeyeceğini ima etmektedir. Her iki uygarlık kimyasal metotları ve metotları ruhsal halasa yönelik hedefler için kullandılar. Hedefler faklı çünkü Çin ve Helenistik Mısır arasındaki mana ve değer yapılarında farklar vardı. Her ikinin sanatlarını "gerçek" simya olarak nitelendirmek doğru olur ve şimdiki bilgimize göre her ikisinin yaklaşık olarak aynı zamanlarda ortaya çıktıklarını söyleyebiliriz.
Simyagerler, tarihçiler gibi sanatlarının geliştiğini veya değiştiğini kabul etmiyorlardı. Bütün Çin dini veya teknik geleneklerde olduğu gibi, uygulayanlar onun bütün olasılıklarının onu kuran kadim ve ilahi düzen tarafından indirilip kurulduğunu kabul eder. Simya olarak daha önce söz ettiğimiz iki eser dışında öncü bir kaç temel eser vardır. Bu yazmalar sözlü açıklamalarla ilaveli olarak değiştirilmeden layık olan kişilere nesilden nesle aktarılacaktı. Metafor ve sembollerden dolup taşan bu yoğun temel eserler için çok izah gerekiyordu (özellikle "Üçün Uyumu" için). Bilginlerin tükenmez anlam bolluğu ancak nispi olarak idrak edilebilir. Sorun bilgiyi geliştirme değil, kadim bilgeliği korumaktı.
Yine de, asırların geçmesiyle simya metinlerinde kimyasal işlemler üzerinde giderek daha kapsamlı bir bilgi sergilemekte. Ayrıca popüler dinden gelen yeni etkileri uyarma konusunda daha açık olabilmekteydiler. Bazı üstatlar simyadaki bu yeni içerik konusunda bilinçliydiler. Onları esinlenen ek (anacak ilke olarak zamansız) ifşalara addediyorlardı. Bunlar çoğu kez farklı kılıklara bürünmüş ölümsüzler, tuhaf durumlarda rastlanan "olağanüstü insanlar" veya da rüya veya düşlerde ifşa edilir. Değişmezlik ideali değişimi silmemişti.
Günümüzdeki anlayış içsel ve dışsal simyanın birlikte başladığını ima etmektedir. Her ikisinin birlikte yürütülmesinin geç başladığını veya kademeli bir gelişmeye tabi olduğuna dair herhangi bir gösterge yoktur. "Üçün Uyumu" hem içsel, hem de dışsal olarak yorumlanabilir işleme karmaşık bir sembolizmi getirmektedir. Kitap sadece iç simyanın imgelemeleri değil aynı zamanda mutlak kurtuluşu veren zıtların evliğini içeren cinsel disiplinleri de vermektedir. Sonraki simyagerler cinsel uygulamaların konusunda farklı düşünceler sergileyip, kimi ölümsüzlüğü ilerlettiğini, kimi de engellediğini iddia ettiler, ancak birçok önemli üstat "Üçün Uyumu"nu takip ederek dışsal, içsel ve cinsel simyanın tek bir sürecin değişik yönleri olarak görmektedirler. Dolayısıyla, kimya tarihçileri belerli metinlerin madensel işlemleri içerip içermediği konusunda karar vermede zorlanıyorlar.
Dışsal simya içsel benzeriyle aynı dinamiği korumadı. 1000 tarihinden sonra kimyasal işlemler konusunda yeni bilgiyi yansıtan yazılar ender olarak görüldü. Daha sonraki yazarlar sık sık sadece hariçte olanların simyanın bir laboratuarda yapılması gerektiğini veya yapıldığını inandıklarını açıkladılar. Dolayısıyla gözükmektedir ki dışsal simyada uygulama veya en azından keşif varlığını büyük çapta sürdürmemişti. Bu tahsili insanların sanatlarla uğraşmasını teşvik etmeyen Confuçuşcu ideallerin yeniden doğmasıyla izah edildi. Diğer bir sebepte, 11. ve 12. asırda elit tabakadan heveslileri çeken Taocu ekollerde meditasyon ve imgelemenin pratik operasyonlar giderek yayılmasıydı. Yukarıda anlaşılabileceği gibi, erken dönemde okült ve ameli uygulamalar birbirini dışlamıyordu. Diğer bir neden de birkaç imparator ve yüksek görevlilerin simyasal iksirleri aldıktan sonra ölmeleri yaygın olarak bilinmekteydi. Üstatlar için ölüm mükemmelleşmiş benliğin yumurta görevini gören eski bedenden ayrılıp ölümsüzler arasında mevki almasıydı. Popüler inançları ciddi almayan laik hümanistler için bu intihar için budalaca bir gerekçeydi.
Simya daha önce Helenistik Mısırda veya Çin'de mı geliştiği halen belli değildir. Her iki toplumun en eski kanıtı henüz belirli bir tarihe iliştirilmedi. Simya için bir Çin menşei kabul eden görüşler arasında farklar olmakla beraber efsanelerde tarihsel gerçek payı kabul etmeye bağlı kalmaktadır.
Zincifre ve benzeri kan rengi bileşkenler neolitik çağdan itibaren ölüm ve ölümsüzlükle bağlantılı fikirlerle ilişikti. Araştırmalar gömülecek ölülerin üzerine kırmızı toz serpme arkaik adetinin bu şekilde izah ederler. Tai'lı (veya Dai) Hanımın mükemmel korunmuş cesedi (M.Ö. 168 yılın başlarında ölen ve 1972 yılında kazılan) yüksek derecede cıva ve kurşun konsantrasyonları içermekteydi. Bu elementler ölümden önce sindirime uygun bir şekilde dağılmışlardı. Bağırsaklarda sık sık bir ölümsüzlük ilacı olarak hekimler tarafından verilen zincifre bulunmuştu. M.Ö. 144 yılı tarihli sahte altın yapımına karşı yasaklayıcı bir beyanat bazen de simyanın yaygınlığını kanıtlamak için kullanılır, ancak bu kuyumcuların metal karışımları kullanmalarından başka bir şey olmayabilir. M.Ö. 133 yılında İmparatora bir okültist suni altından tabaklardan yemek yediğinde yaşamı uzar ve böylece bazı ölümsüz kişileri bulup onların yardımıyla bazı ritüeller uygulayarak kendisi de ölümsüz olabilir. Bu himaye talebi altını dolaylı olarak ölümsüzlükle iliştirir ve doğrudan simyasal bağlantının henüz yapılmadığını ima eder. Himayenin giderek yaygınlaştığı bunu takip eden yıllarda himaye edenlerin temas kurabileceği ölümsüzler konusundaki efsaneler giderek arttı. "Ölümsüzlük İlaçları" sık sık söz edildi, ancak bunların suni oldukları söylenmedi. Eleştirisel araştırmacılar sadece simya konusunda ilk eserlerin "Üçün Uyumu" ("Chou its 'ant'ung ch'i" - M.S. 140 ve kısmen 9. asırda) çıkmasıyla ve "Sarı Efendinin Dokuz-Şişe Kutsal İksir Kitabı"nın (Huang ti cbiu ting sben tan ching) hemen hemen kesin olarak 3. asrın sonlarında yazılan ilk bölümünün çıkmasıyla simyanın ortaya çıktığı tarih konusunda açık kanıt bulmaktadırlar. Dünyanın her iki tarafında işlemler yeteri kadar aynı olması dışında, kronoloji açısından doğu ve batı arasında bir ilk tarih fazla önem taşımaz.
Ancak durum böyle değildir. Joseph Needham, Çin simyası Makrobiyotik (ilaçlarla bedensel ölümsüzlük arayışı) ve altın imalatının ("aurifiction", yani bilinçli olarak altının sahtesini üretmek yerine "aurifaction", suni yöntemlerle gerçek altını yapma girişimi) bir karışımı olarak tanımlarken önemli bir farka işaret ediyor. Bu tanımlarda zincifrenin önemli rolünden söz edilmemektedir. Needham markobiyotik daha eski batı sanatında eksik olduğunu, dolayısıyla "gerçek" simya olmadığını belirtiyor.
Diğer araştırmacılar simyagerlerin sadece tekniklerini değil, fakat aynı zamanda inançlarını değerlendiriyorlar. Yukarıda özetlenen ruhsal deneyimler ve simyanın ilahi bir hiyerarşide atama aracı olabileceği Çin'e özgündür. Bunlar Doğu Asya'da simya arayışının, İskenderiye'de olduğu gibi sadece teknik hedeflerle ifade edilemeyeceğini ima etmektedir. Her iki uygarlık kimyasal metotları ve metotları ruhsal halasa yönelik hedefler için kullandılar. Hedefler faklı çünkü Çin ve Helenistik Mısır arasındaki mana ve değer yapılarında farklar vardı. Her ikinin sanatlarını "gerçek" simya olarak nitelendirmek doğru olur ve şimdiki bilgimize göre her ikisinin yaklaşık olarak aynı zamanlarda ortaya çıktıklarını söyleyebiliriz.
Simyagerler, tarihçiler gibi sanatlarının geliştiğini veya değiştiğini kabul etmiyorlardı. Bütün Çin dini veya teknik geleneklerde olduğu gibi, uygulayanlar onun bütün olasılıklarının onu kuran kadim ve ilahi düzen tarafından indirilip kurulduğunu kabul eder. Simya olarak daha önce söz ettiğimiz iki eser dışında öncü bir kaç temel eser vardır. Bu yazmalar sözlü açıklamalarla ilaveli olarak değiştirilmeden layık olan kişilere nesilden nesle aktarılacaktı. Metafor ve sembollerden dolup taşan bu yoğun temel eserler için çok izah gerekiyordu (özellikle "Üçün Uyumu" için). Bilginlerin tükenmez anlam bolluğu ancak nispi olarak idrak edilebilir. Sorun bilgiyi geliştirme değil, kadim bilgeliği korumaktı.
Yine de, asırların geçmesiyle simya metinlerinde kimyasal işlemler üzerinde giderek daha kapsamlı bir bilgi sergilemekte. Ayrıca popüler dinden gelen yeni etkileri uyarma konusunda daha açık olabilmekteydiler. Bazı üstatlar simyadaki bu yeni içerik konusunda bilinçliydiler. Onları esinlenen ek (anacak ilke olarak zamansız) ifşalara addediyorlardı. Bunlar çoğu kez farklı kılıklara bürünmüş ölümsüzler, tuhaf durumlarda rastlanan "olağanüstü insanlar" veya da rüya veya düşlerde ifşa edilir. Değişmezlik ideali değişimi silmemişti.
Günümüzdeki anlayış içsel ve dışsal simyanın birlikte başladığını ima etmektedir. Her ikisinin birlikte yürütülmesinin geç başladığını veya kademeli bir gelişmeye tabi olduğuna dair herhangi bir gösterge yoktur. "Üçün Uyumu" hem içsel, hem de dışsal olarak yorumlanabilir işleme karmaşık bir sembolizmi getirmektedir. Kitap sadece iç simyanın imgelemeleri değil aynı zamanda mutlak kurtuluşu veren zıtların evliğini içeren cinsel disiplinleri de vermektedir. Sonraki simyagerler cinsel uygulamaların konusunda farklı düşünceler sergileyip, kimi ölümsüzlüğü ilerlettiğini, kimi de engellediğini iddia ettiler, ancak birçok önemli üstat "Üçün Uyumu"nu takip ederek dışsal, içsel ve cinsel simyanın tek bir sürecin değişik yönleri olarak görmektedirler. Dolayısıyla, kimya tarihçileri belerli metinlerin madensel işlemleri içerip içermediği konusunda karar vermede zorlanıyorlar.
Dışsal simya içsel benzeriyle aynı dinamiği korumadı. 1000 tarihinden sonra kimyasal işlemler konusunda yeni bilgiyi yansıtan yazılar ender olarak görüldü. Daha sonraki yazarlar sık sık sadece hariçte olanların simyanın bir laboratuarda yapılması gerektiğini veya yapıldığını inandıklarını açıkladılar. Dolayısıyla gözükmektedir ki dışsal simyada uygulama veya en azından keşif varlığını büyük çapta sürdürmemişti. Bu tahsili insanların sanatlarla uğraşmasını teşvik etmeyen Confuçuşcu ideallerin yeniden doğmasıyla izah edildi. Diğer bir sebepte, 11. ve 12. asırda elit tabakadan heveslileri çeken Taocu ekollerde meditasyon ve imgelemenin pratik operasyonlar giderek yayılmasıydı. Yukarıda anlaşılabileceği gibi, erken dönemde okült ve ameli uygulamalar birbirini dışlamıyordu. Diğer bir neden de birkaç imparator ve yüksek görevlilerin simyasal iksirleri aldıktan sonra ölmeleri yaygın olarak bilinmekteydi. Üstatlar için ölüm mükemmelleşmiş benliğin yumurta görevini gören eski bedenden ayrılıp ölümsüzler arasında mevki almasıydı. Popüler inançları ciddi almayan laik hümanistler için bu intihar için budalaca bir gerekçeydi.
Simya, Bilim ve Din
Simya, Bilim ve Din
Simya genelde Çin simyasının birçok kimyasal maddeyi kullandığını ve niteliksel ilişkiler konusunda oldukça kapsamlı bilgilerden faydalandıklarını belirten kimya tarihçileri tarafından incelenmişti. Tıp tarihini inceleyen araştırmacılar simya ve tıp arasındaki bağlantıları her ikisinin birlikte kullandıkları madde ve işlemlerle ve genelde suni, inorganik iksirlerin hastalığı ve yaşamı uzatmada kullanımı ile göstermişlerdir. Tarihçiler genelde simyayı bir genç bir bilim, modern inorganik ve iyatro kimyanın öncüsü olarak kabul ederler. Lu ve Needham içsel simyayı "prto-biyokimya" olarak tanımlamaktadırlar.
Bu görüş simyanın hedeflerinin bilmeye yönelik olmadığını göz ardı etmektedir. Onlar ölümsüzlüğe odaklanmıştı ve üzerinde tefekkür etmek üzere kozmik süreçleri tekrarlamaya yöneliktiler. Simyagerlerin yeni bir kimyasal etkileşimi veya işlemi bulup bulmadığını kesin olarak söylemek mümkün değildir. Zanaatçıların okuma yazmaları olmadığı için yaptıkları yeniliklerin okuma yazmaları olan (elit tabakada kimyasal sanatlarla tek ilgilenen) simyagerler tarafından kaydedilmesi doğaldır. Simyagerlerin barutun ve damıtma aletlerin keşfinde önemli rolleri olduğu iddiası M.S. ilk bin senelik devrede iyi araştırılmamış olan sanayi işlemlerin gelişimi ile ilgili bağımsız kanıtlar tarafından desteklenmemektedir. Ayrıca, simyagerlerin tıptan aldıklarından fazla şey verdiklerine dair bir geneleme yapmak için tıp literatürden henüz çok az inceleme yapılmıştır.
Simyanın esas olarak Taocu olduğu veya bir Taocu keşif olduğu fikri 1970 yılından itibaren yapılan Taocu tarihsel etütleri tarafından desteklenmemektedir. Semavi Üstatlar tarikatı ve diğer erken Taocu hareketlerde ilaçlar (suni preparatlar dahil) yasaktı. Sadece dini alıştırmalarla uzun ömür ve ilahi mevki sağlayabilirdi. Kuzeyde üst düzey inisiyeler popüler ilaçlar kullanmaya başladılar. 311 yılında Lo-yang'ın işgalinden sonra göçmen olarak ilk kez simyanın popüler ölümsüzlük uygulamalarında simyanın uzun süredir yerleşik olduğu Yangtze bölgesinde iksirlerle karşılaştılar. Yerine geçtikleri güneyli aristokratlar ruhsal üstünlüklerini telafi etmek için yeni dini yapılar oluşturdular. Michel Strickmann (1979) onların bunu yapmakla popüler yerli uygulamalara, ölümsüzlük ve simyanın önemli bir rol oynadığı ve inorganik ilaçların dini kullanımı olağan olan kuzeyli Taocu uygulamaları uyarladıklarını göstermiştir. Yaklaşık olarak 500 yılında asil güney aristokrat ataları olan T'ao Hung-ching imparatorluk himayesinde Taocu Yüce Saflık (veya Mao-şan) kurduğu zaman 4. asırdan kalma gelenekleri kaynak olarak kullandı. T'ao sadece eski güneyli teknikleri değil, karmaşık simya ve astral sembolizm uyarlamadı. T'ao böylece üst tabaka katılım sağlayan ve devlet gücünü destekleyen ve böylece beş asrı aşkın bir süre gücünü koruyan bir hareket başlattı. İlk kez olarak yarattığı taoculuk biçiminde simyayı Taoculuk ile birleştirdi. Simya Taocu ortamında yaratılmadı ve onunla sınırlı değildi. Ayrıca Taoculuk dışındaki hareketlerde simyanın rollü belirli bir ilişki tespit etmek için fazla farklılık arz etmektedir.
Bu görüş simyanın hedeflerinin bilmeye yönelik olmadığını göz ardı etmektedir. Onlar ölümsüzlüğe odaklanmıştı ve üzerinde tefekkür etmek üzere kozmik süreçleri tekrarlamaya yöneliktiler. Simyagerlerin yeni bir kimyasal etkileşimi veya işlemi bulup bulmadığını kesin olarak söylemek mümkün değildir. Zanaatçıların okuma yazmaları olmadığı için yaptıkları yeniliklerin okuma yazmaları olan (elit tabakada kimyasal sanatlarla tek ilgilenen) simyagerler tarafından kaydedilmesi doğaldır. Simyagerlerin barutun ve damıtma aletlerin keşfinde önemli rolleri olduğu iddiası M.S. ilk bin senelik devrede iyi araştırılmamış olan sanayi işlemlerin gelişimi ile ilgili bağımsız kanıtlar tarafından desteklenmemektedir. Ayrıca, simyagerlerin tıptan aldıklarından fazla şey verdiklerine dair bir geneleme yapmak için tıp literatürden henüz çok az inceleme yapılmıştır.
Simyanın esas olarak Taocu olduğu veya bir Taocu keşif olduğu fikri 1970 yılından itibaren yapılan Taocu tarihsel etütleri tarafından desteklenmemektedir. Semavi Üstatlar tarikatı ve diğer erken Taocu hareketlerde ilaçlar (suni preparatlar dahil) yasaktı. Sadece dini alıştırmalarla uzun ömür ve ilahi mevki sağlayabilirdi. Kuzeyde üst düzey inisiyeler popüler ilaçlar kullanmaya başladılar. 311 yılında Lo-yang'ın işgalinden sonra göçmen olarak ilk kez simyanın popüler ölümsüzlük uygulamalarında simyanın uzun süredir yerleşik olduğu Yangtze bölgesinde iksirlerle karşılaştılar. Yerine geçtikleri güneyli aristokratlar ruhsal üstünlüklerini telafi etmek için yeni dini yapılar oluşturdular. Michel Strickmann (1979) onların bunu yapmakla popüler yerli uygulamalara, ölümsüzlük ve simyanın önemli bir rol oynadığı ve inorganik ilaçların dini kullanımı olağan olan kuzeyli Taocu uygulamaları uyarladıklarını göstermiştir. Yaklaşık olarak 500 yılında asil güney aristokrat ataları olan T'ao Hung-ching imparatorluk himayesinde Taocu Yüce Saflık (veya Mao-şan) kurduğu zaman 4. asırdan kalma gelenekleri kaynak olarak kullandı. T'ao sadece eski güneyli teknikleri değil, karmaşık simya ve astral sembolizm uyarlamadı. T'ao böylece üst tabaka katılım sağlayan ve devlet gücünü destekleyen ve böylece beş asrı aşkın bir süre gücünü koruyan bir hareket başlattı. İlk kez olarak yarattığı taoculuk biçiminde simyayı Taoculuk ile birleştirdi. Simya Taocu ortamında yaratılmadı ve onunla sınırlı değildi. Ayrıca Taoculuk dışındaki hareketlerde simyanın rollü belirli bir ilişki tespit etmek için fazla farklılık arz etmektedir.
Yazan, Nathan Sivin
Çeviren Kemal Menemencioğlu
Kaynakça
Çin simayanın en ayrıntılı etüdü Joseph Needham’in Science and Civilisation in China ("Çin'da Bilim ve Uygarlık", Cambridge, 1954), cilt. 5, bölüm 2—5. Daha kısa bir özet için Needham’in The Refiners Fire. The Enigma of Alchemy in East and West (Simagerin Ateşi: Doğu ve Batıda Simya Esrarı - London, 1971),
ikinci olarak da J. D. Bernal Lecture (Konferans), veya kültürler arası mukayese için yazdığı Science in Traditional China (Geleneksel Çin'de bilim - Cambridge, Mass., 1981), sayfa 57—84'de “Comparative Macrobiotics,” (Mukayeseli Makrobiyotik).
Simyada kullanılan sembolik yapıları kapsamlı olarak yazdığım Science and Civilisation in China, (Çin'de Bilim ve Uygarlık) Cilt 5 Bölüm 4, sayfa 210— 305'de veriyorum ve daha sonuçlanmış bir şekilde “Chinese Alchemy and the Manipulation of Time,” (Çin Simyası ve Zamanın Manipülasyonu) Isis 67 (1976): 513—526, bu ayrıca benim derlediğim Science and Technology in East Asia, (Doğu Asya'da Bilim ve Teknoloji - New York, 1977) yeniden basılmıştı.
İçsel simyanın dini anlamı üzerinde Farzeen Baldrian-Hussein’s Procédés secrets au Joyau magique: Traité d’alchimie taoiste dui onzième siècle (Paris, 1984). Simya dahil Taocu öncesi güney okült gelenekler üzerinde Isabelle Robinet’nin “La revelation du Shangqing dans l’histoire du taoisme” (Ph.D. diss., University of Paris, 1981). Simya ve Taoculuk arasındaki ilişkiler üzerinde Facets of Taoism. Essays in Chinese Religion, edited by Holmes Welch and Anna Seidel (New Haven, 1979), sayfa 123—192'de Michel Strickmann’nın “On the Alchemy of rao Hung-ching,” ayrıca onun Le taoisme du Mao-Chan: Chronique dune révélation, İki cilt, “Mémoires de l’lnstitut des Hautes Etudes Chinoises,” no. 17 (Paris, 1981).
Çin simyayı araştırma kılavuzu olarak da yazdığım Chinese Alchemy: Preliminary Studies, ‘Harvard Monographs in the History of Science,” cilt. 1 (Cambridge, Mass., 1968),
ve
Ch’en Kuo-fu’s Tao tsang yüan liu hsü k'ao (Taipei, 1983).
Çeviren Kemal Menemencioğlu
Kaynakça
Çin simayanın en ayrıntılı etüdü Joseph Needham’in Science and Civilisation in China ("Çin'da Bilim ve Uygarlık", Cambridge, 1954), cilt. 5, bölüm 2—5. Daha kısa bir özet için Needham’in The Refiners Fire. The Enigma of Alchemy in East and West (Simagerin Ateşi: Doğu ve Batıda Simya Esrarı - London, 1971),
ikinci olarak da J. D. Bernal Lecture (Konferans), veya kültürler arası mukayese için yazdığı Science in Traditional China (Geleneksel Çin'de bilim - Cambridge, Mass., 1981), sayfa 57—84'de “Comparative Macrobiotics,” (Mukayeseli Makrobiyotik).
Simyada kullanılan sembolik yapıları kapsamlı olarak yazdığım Science and Civilisation in China, (Çin'de Bilim ve Uygarlık) Cilt 5 Bölüm 4, sayfa 210— 305'de veriyorum ve daha sonuçlanmış bir şekilde “Chinese Alchemy and the Manipulation of Time,” (Çin Simyası ve Zamanın Manipülasyonu) Isis 67 (1976): 513—526, bu ayrıca benim derlediğim Science and Technology in East Asia, (Doğu Asya'da Bilim ve Teknoloji - New York, 1977) yeniden basılmıştı.
İçsel simyanın dini anlamı üzerinde Farzeen Baldrian-Hussein’s Procédés secrets au Joyau magique: Traité d’alchimie taoiste dui onzième siècle (Paris, 1984). Simya dahil Taocu öncesi güney okült gelenekler üzerinde Isabelle Robinet’nin “La revelation du Shangqing dans l’histoire du taoisme” (Ph.D. diss., University of Paris, 1981). Simya ve Taoculuk arasındaki ilişkiler üzerinde Facets of Taoism. Essays in Chinese Religion, edited by Holmes Welch and Anna Seidel (New Haven, 1979), sayfa 123—192'de Michel Strickmann’nın “On the Alchemy of rao Hung-ching,” ayrıca onun Le taoisme du Mao-Chan: Chronique dune révélation, İki cilt, “Mémoires de l’lnstitut des Hautes Etudes Chinoises,” no. 17 (Paris, 1981).
Çin simyayı araştırma kılavuzu olarak da yazdığım Chinese Alchemy: Preliminary Studies, ‘Harvard Monographs in the History of Science,” cilt. 1 (Cambridge, Mass., 1968),
ve
Ch’en Kuo-fu’s Tao tsang yüan liu hsü k'ao (Taipei, 1983).