fro'ghla'tasch
Üye
Burada yer alan bilgiler wikipedia da bulunan demon konusuna aittir. Tarafımda türkçeye çevrilmiştir. Konu uzun olduğundan dolayı bölümlere ayıracağım. Diğer bölümleri ise bu hafta içerisinde paylaşacağım. Genel olarak bu konu, dinlerin, demonlara olan inançları ön planda olacaktır. Özellikle Demonology/Demonography ile ilginenler için baya yararlı konu olacaktır.
Şunu da belirteyim birçok kısımlara uygun bulduğum kendi bilgilerimi ve farklı kaynakçalardan alıntı yaparak ek bilgiler de sunmaya çalıştım. Onlarında ayrı olarak kaynakçalarını sunacağım.
Demon
Kısaca bir Demon, tarihsel ve varlıksal olarak kötü bir doğaüstü varlıktır. Demonlar üzerine kurulmuş inançlar veya demonlar ile ilgili hikayeler dinde, ökültizmde, edebiyatta, kurguda, mitolojilerde ve folklarda yaygın olarak görülebilir.
Eski yakın Doğu dinlerinde, erken yahudilik ve antik-ortaçağ Hristiyan Demonolojisi dahil olmak üzere İbrahimi dinlerde Demonlar, Şeytani olaylara neden olabilecek zararlı bir varlık olarak kabul edilir. Hristiyanlık ve İslam üzerinde önemli bir etkiye sahip olan Yahudi Demonolojisinin büyük bölümleri, Zerdüştlüğün daha sonraki biçimlerinden etkilendi ve Pers döneminden Yahudiliğe aktarıldı.
Birçok gelenekte demonlar, farklı türde kötülüklere (yıkıcı doğal olaylar, haslatıklar, vb.) neden olabilen varlıklar olarak görülür. Tanrı ile sonsuz bir mücadele içinde kilitli bir baş demon (Örneğin Şeytan) bulunduğu dinlerde, Demonların da çoğu zaman Şeytanın astları olduğu düşünülür.
Şeytanın işini yapan daha önemsiz veya önemli ruhlarında belirli görevleri vardır -insanları günahkar düşüncelere ve günahkar hareketlere teşvik etmek (bknz: yedi ölümcül günah) gibiler sayılabilir-
Orijinal Antik Yunanca kelime olan daimōn (δαίμων), bir ruh veya ilahi gücü ifade ettiği için olumsuz çağırışımlar taşımamıştır. Hristiyanlıkta, ahlaki açıdan ikircikli daimōn'un yerini demonlar almıştır; sadece yozlaşma için çabalayan varlıklar. Bu tür Demonlar Yunan aracı ruhları değil, İran inançlarında zaten bilinen düşman varlıklardır.
Greko-Romen büyüsü, Yahudi Aggadah ve Hristiyan Demonolojisinin birleşmesinden doğan Batı ökültizminde ve Rönesans büyüsünde bir Demon’un, invoke edilebilen ve kontrol edilebilen bir varlık olduğuna inanılır.
Aynı zaman da demonların, canlı varlıklara sahip oldukları iddia edilen güçleri nedeniyle büyük ölçüde korkulmaktaydı. Çağdaş Batı Ökültist geleneğinde bir Demon, belirli içsel psikolojik süreçler için yararlı bir metafordur. Bazıları ise bunu nesnel olarak gerçek bir fenomen olarak da görebiliyor.
Mephistopheles (Ortaçağ Demonu), Wittenberg üzerinde uçuyor.
(Eugène Delacroix'in bir litografisinden) [1]
Antik Mısır
Antik Mısırda, hem tanrılar hem de demonlar, insanlara mesaj iletmek için araç olabilirler. Bu nedenle Yunan daimonionuna biraz benzerlik gösterebilir. Bir ilah ve bir Demon arasındaki sınırlar bazen bulanık olduğu için ve eski Mısır dilinde modern İngilizce de “Demon” için bir terim bulunmadığından, Egyptology’deki “demon”ın tam tanımı modern bilim için büyük bir sorun teşkil ediyordu. Ancak büyüsel yazılara bakıldığında eski Mısırlıların Demon isimlerini kırmızı mürekkep ile vurgulayarak kötü niyetli olan Demonların varlıkları kabul ettikleri göstermektedir. Ayrıca bu kültürlerdeki Demonlar, tabi oldukları ve belirli bir ilahla ilişkili oldukları görülmüştür fakat zaman geçtikçe ilahi iradeden bağımsız hareket etmişlerdir. Demonların varlığı, yaratılan bu dünyanın ötesindeki kaos alemiyle ilişkendirilebilir. Ancak bu olumsuz çağırışım bile büyüsel metinlerin ışığında inkar edilmesi olanaklı değildir.
Eski Mısır Demonları, “koruyucu” ve “gezginler” olarak ikiye ayrılır. “Muhafızlar” ise belirli bir yere bağlıdır; şeytani faaliyetleri de topografik olarak tanımlanmıştır ve işlevleri, onlarla yüzleşmek için gizli bilgiye sahip olanlara karşı iyi niyetli olurlar. Yeraltını koruyan Demonlar, insan ruhlarının cennete girmesini de engelleyebilirler. Sadece doğru tılsımları bilerek ölen kişi Osiris’in Salonlarına girebilir.
“Gezginler”, sahip olma, akıl hastalığı, ölüm ve vebalar ile ilişkendirilir. Bu yüzden birçoğu dünyadaki veya diğer dünyadaki insanları cezalandırmaları emredildiğinde, Ra veya Osiris gibi büyük tanrılar için cellat olarak hizmet ederler. Gezginler aynı zaman da yaratılışın ötesindeki dünyadan kaynaklanan ve herhangi bir ilahi talimat olmadan talihsizlik ve ızdırap getirmek için yalnızca kötü motivasyonlara yönlendiren kaos ajanları da olabiliyorlar. Gezginler ise büyü kullanılarak insan dünyasının sınırlarında savuşturulabilir ve tutulabilir fakat asla yok edilemezler. “Gezginlerin” bir alt kategorisi, insan vücuduna girerek kabuslara neden olduğuna inanılan kabus Demonlarıdır.
Mezopotamya
Eski Mezopotamyalılar, yer altı dünyasının bazen “Arali’nin yavruları” olarak anılanlar birçok Demona ev sahipliği yaptıklarına inaniyorlardı. Bu Demonlar bazen yer altı dünyasını terk edebilir ve dünyadaki ölümlüleri terörize edebilir. Yer altı dünyasında yaşadığına inanılan bir Demon sınıfı galla (Gallu olarak da yazılır.) olarak biliniyordu. Gallu Demonları talihsiz kurbanları yer altı dünyasına götüren demonlar olarak bilinir. Bu Demonlar, sunaklarında bir kuzunun kurban edilmesiyle yatıştırabilen Babil teolojisinin yedi şeytanlarındandır. Bazı büyüsel metinlerde onların sayısının yedi olduğu yazar. Ayrıca günümüzde ulaşan birkaç şiirler tanrı Dumuzid’i yer altı dünyasına sürükleyen Galla’lar anlatılır.
Yan taraftaki resim, Tanrı Dumuzid’in Galla Demonları tarafından yeraltında işkence edildiğini gösteren antik Sümer silindir Mühürüdür. [2]
Lamashtu, “aslan başı, eşeğin dişleri, çıplak göğüsleri, kıllı vücudu, lekeli elleri (kan), uzun parmakları, tırnakları ve Anzû'nun ayakları” olan şeytani bir tanrıça idi. İnsan bebeklerinin kanıyla beslendiğine inanılıyordu ve bu nedenle bebek ölümlerinin nedeni olduğu düşünelerek suçlanırdı. Lamashtu geleneksel olarak bir demoness olarak tanımlansa da, diğer tanrıların izni olmadan kendi başına kötülüğe neden olabilmesi, onun başlı başına bir tanrıça olarak görüldüğünü güçlü bir şekilde gösterir. Mezopotamya halk insanları ise muska ve tılsımlar kullanarak ondan korunmuya çalışmıştır. Yer altı nehrinde tekneye bindiğine ve eşeklerle ilişkili olduğuna inanılırdı. Aynı zaman da An’ın kızı olduğu da inanılırdı.
Pazuzu, MÖ ilk binyıl boyunca Babilliler ve Asurlular tarafından iyi bilinen bir şeytani Tanrıdır. “Anormal derecede şişkin gözleri, pullu bir vücudu, yılan başlı bir penisi, bir kuşun pençeleri ve kanatları olan köpek yüzlü” ile gösterilir. Tanrı Hanbi’nin oğlu olduğuna inanılırdı. Pazuzu genellikle kötü kabul edilirdi fakat bazen veba taşıyan rüzgarlara karşı koruyan ve Lamashtu’yu yer altı dünyasına geri zorla gönderebileceği düşünülen iyiliksever bir varlık olarak da bilinir. Onun imajını taşıyan muskalar, bebekleri Lamashtu’dan korumak için konutlara yerleştirilirdi. Aynı zaman da hamile olan kadınlar, korunmak için de sık sık başları üzerinde olan muskalar takarlardı.
Pazuzu'nun bronz heykelciği (MÖ sekizinci yüzyıl) [3]
Šul-pa-e's’nin adı,
“genç parlaklık” anlamına gelir. Ancak hiçbir zaman genç tanrı olarak tasavvur edilmemiştir. Bazı geleneklere göre, o Enki’nin olağan tasviri ile çelişen Ninhursag’ın eşiydi. Bir sümer şiirinde yer altı dünyasında Šhul-pa-e’ye sunulan teklifler ile daha sonraki mitolojilerde, yer altı dünyasının Demonlarından biriydi.
Aslen 1901’den 1906’ya kadar 12 cilt ile yayınlanan Yahudi Ansiklopedisi’ne göre, “Kildani mitolojisinde yedi kötü tanrı shedu, öküz benzeri şekillerde temsil edilen fırtına Demonları olarak biliniyordu.” Kraliyet saraylarının koruyucu cinleri olarak kullanılan devasa boğalardan türetilen kanatlı boğalar olarak temsil edilmişlerdir.
Yahudilik
Yahudilikte demon varlığı ya da yokluğu konusunda farklı görüşler vardır. İbrani İncil de demonlara atanan “practically nil” roller vardır. Yahudilerin tümü Demonların varlığına inanmaz ve Maimonides gibi bazı ünlü yazarlar, Demonların varlığını inkar eder ve onları insanların tanrısallık atfettiği salt simgeler olarak görürler. David Bar-Hayim’in işaret ettiği gibi, Yahudiler Shedim’in varlığına inanmak zorunda değillerdir. Bazı Haham bilginleri, Demonların Talmudik zamanlar da var olduğunu fakat günümüzde düzenli olarak var olmadıklarını iddia ederler.
İbrani İncili
İbrani İncil, şeytani ruhları iki sınıf olarak bahseder. Bunlar se’irim ve shedim’dir. Shedim (sing shed veya sheyd) kelimesi İbrani İncil’de iki yerde geçer (bu bölümler, Tehillim (Mezmurlar), 106,35-39 ve Devarim (Tesniye), 32,17). Se’irim ise sadece Levililer 17:7’de bahsedilir. Her iki varlık da, var olmayan sahte tanrılara hayvan veya çocuk kurban edildiği kutsal metin bağlamında görülür.
Şunu da eklemeye fayda var, Shedu terimi Keldani’den İsraillere geçmiştir. Tanah’ın yazarları, kelimeyi Kenan tanrılarına bir diyalog olarak uygular.
Popüler İbrani Mitolojisinde demonların ölüler diyarından geldiğine inanıldığına dair belirtiler vardır. Demonlara çeşitli hastalıklar, rahatsızlıklar ve doğayı olumsuz etkileyen güçler atfedilmiştir. Örnekler arasında katalepsi, baş ağrısı, epilepsi ve kabuslar örnek verilebilir.
Demonların vücuda girebildiği veya ele geçirirken hastalığa neden oldukları iddia edilir. Bu tür hastalıkları iyileştirmek için, Essenes’in bazı büyüleri ve tılsımları ile Demonları ortaya çıkarılabildiği düşünülürdü.
Talmud Geleneği ve Midrashim
Kudüs Talmud’unda shedim (İbranice: שֵׁדִים, anlamı: “demonlar” veya “ruhlar”) kavramları neredeyse bilinmez veya nadir görülebilir. Shedim, Tanah ve yahudi mitolojisindeki ruhlar veya Demonlardır. Ancak, demonların şeytani varlıklar olarak modern çağırışımlarına mutlaka eşdeğer değillerdir.
Oysa Babil Talmud’unda shedim ve büyülere birçok referans vardır. Genel olarak shedim’in varlığı, Babil Talmudistlerin çoğu tarafından pek sorgulanmamıştır. Babil Talmud’unun Kudüs Talmud’u üzerindeki etkisinin artmasının bir sonucu olarak, Babil Talmudistler shedim’in varlığını pek sorgulamasa bile hahamlar genel olarak shedim’in varlığını kabul etmişlerdir. Bununla birlikte, Maimonides ve Saadia Gaon ve diğerleri gibi rasyonalistler ise shedim’in varlığını inkar etmiş olup, demonların, kötü ruhlar, olumsuz ruhsal etkiler, ruhlara bağlanma ve sahip olma kavramlarını tamamen reddetmişlerdir. Shedim ve benzeri ruhlarla ilgili, onların bir tapınma nesnesi, kabul edilecek veya korkulacak bir gerçek olmaması gerektiği düşünürler. Bu bakış açıların sonunda Yahudi anlayışı haline gelmiştir.
Ancak bazı yazarların görüşleri net değildir. Abraham ibn Ezra, delilerin yoldan çıktılarında se’irim’in suretini görebileceklerini ve onlara Tanrı’dan bağımsız güçler yükleyebileceklerini belirtmektedir.
Hahamlar, Maimonies’in demonların varlığını tamamen inkar ettiğini itiraz etmişlerdir. Demonların varlığına sadece kendi yaşamı boyunca inkar edecekti, demonların bir zamanlar var olduğunu değil.
Bazen bir meleğe Babylon Talmud’da Satan denirdi. Ancak demonlar, Tanrı’nın hizmetinde oldukları için cinlerden söz edilmezdi:
"Stand not in the way of an ox when coming from the pasture, for Satan dances between his horns"
Kabala
Kabala’da demonlar, maddi dünyadaki ilahi yayılımın gerekli bir parçası ve insan günahının (Qliphoth) bir yan ürünü olarak kabul edilir. Yaratıldıktan sonra kendi kendilerine bir varoluş varsayıyorlardır. Demonlar kendilerini günahkâra bağlar ve kendilerini korumak için çoğalmaya başlamışlardı.
Ortaçağ Kabalistleri, bu tür Demonları cezalandırıcı yıkım melekleri olarak nitelendirmiştir. İlahi iradeye tabidirler ve bağımsız hareket etmezler. Shedim gibi diğer şeytani varlıklar iyiliksever olarak kabul edilebilir. Zohar, onları insan benzeri ve Tevrat’a teslim olanlar ve Tanrı’dan korkmayan ve hayvan gibi olanlar olarak sınıflandırmıştır.
~Indian Religions~
Hinduizm
Veda’da tanrılar ve demonlar (asura) her ikisi de üst dünyayı paylaşır. Ayrıca Brahamanaların zamanında yeraltı dünyasında yaşadıkları söylenir. Asura’nın demonlarla özdeşleştirilmesinin nedeni, asura’nın “eski tanrılar” (pūrvadeva) olarak tanımlamasından kaynaklıdır. Tanrıların kendileri için cenneti istedikleri için demonları kandırdıkları söylenir. Vedik döneminde, tanrılar insanlarla demonlara karşı yardım eder. Tanrılar, insanları kozmik düşmanlarını yenmek için araç olarak kullanarak cennetteki yerlerini güvence altına alırlar.
Asura, Rigveda’nın ilk ilahilerinde, başlangıçta iyi ya da kötü bir doğaüstü ruh anlamına geliyordu. Hint dilbilim dalının /s/, erken İran dillerinin /h/ ile aynı kökten olduğu için göksel varlıkların bir kategorisini temsil eden asura kelimesi, eski Farsça Ahura ile aynı kökten gelmektedir. Eski Hinduizm, Devas ve Asuras’ın aynı baba kashyapa’nın oğulları olan üvey kardeşler olduğunu söyler; Varuna gibi bazı Devalar da Asuralar denir. Daha sonra, Puranik çağda Asura ve Rakshasa, sadece antropomorfik, güçlü. kötü varlıkların herhangi bir ırkını ifade etmeye başlamıştır. Daitya, Maya Danava, Rakshasa (“korunması gereken zararlar”dan çevrilmiştir) ve Asura yanlış bir şekilde İngilizce’ye “demon” olarak çevrilmiştir.
Vedik sonrası döneminde çileciliğin artmasıyla birlikte, kurban ritüellerinin geri çekilmesi tanrılar için bir tehdit olarak kabul ediliyordu. Asetik insanlar veya demon’un tanrılardan daha güçlü olması gerekiyordu. Prahlada ve Vibhishana gibileri, son derece aydınlanmış Asuralar nadir değildir. Temele bakılırsa Asura tanrılara karşı değildir ve insanları düşmeye teşvik etmez. Birçok insan Asura’yı insan zihnindeki rezil tutkuların tezahürleri ve sembolik araçlar olarak mecazi olarak yorumluyordu. Ayrıca tanrıların çeşitli yönlerine meydan okuyan, ancak yalnızca sonunda yenildikleri ve bağışlanma dileyen asuralar da vardı.
Hinduizm, kişinin karmasına göre ruhların reenkarnasyonu ve göçü savunur. Ölülerin ruhları (Atman) Yama tarafından yargılanır ve yeniden doğmadan önce çeşitli tasfiye cezalarına tabi tutar. Yama, Hindistan mitolojisinde ölülerin tanrısıdır. Vedalar onu ölen ilk insan olarak tanımlar [1]. Olağanüstü yanlışlar yapan insanlar, yeniden doğmadan önce uzun bir süre yalnız ve ruh olarak dolaşmaya mahkum edilir. Bu tür ruhların pek çok türü sonraki Hİndu metinlerinde tanınır. Hinduizme göre, demonlar doğal olarak kötü varlıklar değil, kötü ve aldatıcı olan dharmalarını takip ederek iyidirler. Bununla birlikte hiçbir şey tamamen kötü veya iyi değildir ve bir demon sonunda şeytani doğasını da terk edebilir.
Budizm
Budizm’de demonlara olan inançlar, Budizm’de önemli bir özellik oluşturmaz. Ancak Budizm’in yükselişi sırasında demonlara inanç yaygın olduğundan, bunlar Saṃsāra dögüsüne entegre edilmiştir. Buna göre, kötü niyetli durumları önceki yaşamlarından gelen kötü karmalarından kaynaklanmaktadır. Budizm yayıldığında, demonlar hakkında yerli popüler fikirlere uyum sağlamıştır.
1. Bölüm şimdilik bu kadar. Bu hafta içerisinde diğer bölümleri de yayınlayacağım. Hata farkettiğiniz yerlerde dm yoluyla benimle iletişim geçerseniz sevinirim. Esen Kalın.
Bu bölüm için kullandığım ek Kaynakçalar:
[1] - https://www.britannica.com/topic/Yama-Hindu-god
Bu bölüm için kullandığım resim Kaynakçalar:
[1] - https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Mephistopheles2.jpg
[2] - https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Dumuzi_aux_enfers.jpg
[3] - https://commons.wikimedia.org/wiki/File:PazuzuDemonAssyria1stMil_2.jpg
Son düzenleme: