Khonsu
Karga
Ev kazaları olarak adlandırılan "nimet" ler de önemli işaretlerdir. Evde oluşan her kaza ve her oluşum doğal akışın bir parçasıdır. Matruşka bebekleri gibi birbirinin içine girmiş iç doğa ve dış doğa sistemlerine göre doğanın içinde doğa söz konusudur.
Evin ortasına yağmur yağmayacağına ya da güneş açmayacağına göre, doğa da işaretlerini farklı yollardan ulaştırır.
Eve bir arı girmişse bu çok sevilen bir misafirin yolda olduğunun işaretlerdir. Aynı şekilde horoz da misafir habercisidir. Eğer horoz kapının önünde ötüyorsa tıpkı bir saray teşrifatçısı gibi gelmekte olan bir misafiri yüksek sesle haber veriyordur.
Evin en işlek yeri mutfaktır. Bereketin ve üretkenliğin çok büyük önemi vardır. Mutfağı suskun, soğuk ve işlevsiz olan evler mutsuz ve bencil olur. Mutfak her gün konuşmalıdır. Fırın mutfağın ağzıdır. Mutfak her zaman tertipli, düzenli ve temiz olmalıdır.
Nasıl ki gök gürlemeleri az sonra yağacak olan yağmuru haber veriyorsa aynı şekilde mutfaktaki patlamalar da birtakım durumların habercisidir. Örneğin yemek pişirirken aşın içinde patlama ya da çatlama oluyorsa bu iyi bir haberin ya da iyi bir misafirin gelmekte olduğunu gösterir.
Mutfakta meydana gelen kazalar da yaklaşmakta olan birtakım durumların işaretidir. Unutmamak gerekir ki mutfakta kullanılan her malzeme bir oluttur (elementtir) ve doğanın (mutfağın) içinde sabit bir yeri vardır.
Örneğin yemeğin içine tuz yerine yanlışlıkla şeker katılmışsa bu gelecek olan tatsız bir haberin iyiye dönüştüğünü gösterir. Tuz denizden gelir ve verimsiz bir suyun içindedir. Bal gibi şekerli sularsa çiçeklerden elde edilir ve onlar da güneşe doğrudan bağlıdırlar. Bu nedenle yemeğe tuz yerine yanlışlıkla şeker katmak tatsız bir durumun tatlıya yani güneşliye dönüştüğünü haber verir. Sihrin bile temelinde bu gerçekler vardır.
Dalgınlıktan dolayı bir yemeğin baharatı unutulmuşsa o yemekten yiyende dalgınlaşır, hal ve hareketleri ağırlaşır. Bu yemeğe oturmadan evvel eksik baharatı katmak gerekir. Zira o baharat yemeğin doğasında olduğundan dolayı eksik yenmemelidir. Aksi halde ortamda tatsızlık çıkması mümkündür. Yiyenlerin iç doğasını da eksik bırakmamak için baharatı sonradan da olsa eklenmelidir.
Türk kültüründe kahve içmenin çok ayrıcalıklı bir yeri vardır. Atalar da her zaman kahvenin bol köpüklüsünü tercih etmişlerdir. Bunun elbette ruhsal bir nedeni vardır. Köpük söz konusu olduğunda kahvenin lezzeti ikinci plandadır. Benim dedem de kendisine köpüksüz bir kahve ikram edildiğinde "Bunu götür köpüklüsünü getir" derdi.
Türk kahvesinde bol köpük tercih edilmesinin nedeni, paranın çoğalmasıyla ilgili yapılan bir sihirle bağlantılıdır. Bol köpük, doğada bol bulut demektir. Bol bulut da bol yağmur, bereket ve can suyudur. Kahvenin köpüğüde bolluğu davet etmek içindir. Köpük fincanın etrafına yayılıyorsa bu paranın daha süratli geleceğini gösterir. Ortada toplanıyorsa, biraz daha zamana ihtiyacı var demektir ve sabır edilmesini icap eder. Aynı davet köpüklü ayranla da yapılır.
Bulutlar yağmuru şiddetle yağdırcakları zaman gökte kule gibi yükseğe tırmanırlar. Kahve pişirilirken de eğer kısa sürede köpükler ve kabarcıklar oluşup sönmeye başladıysa bu ev halkından birinin üzüntüyle eve geleceğinin habercisidir. Gözlerindrn yağmur yağabilir demektir. Aynı şekilde dolu bir su bardağının devrilmesinden de evden birinin eve üzüntülü döneceğine işaret eder.
Yemek sırasında elden kayıp düşen bir parça ekmek, birinin yardıma muhtaç olduğunu ve ekmeği düşüre kişinin yardımını beklediği anlamına gelir.
Rızık yerden değil gökten geldiği için muhtaç olana yardım etmek esastır. Aksi halde eldeki bereket de yitip gitmeye başlar.
Nasıl ki ulu yaratan ve atalar bereketle yukarıdan yolluyorsa, yardıma ihtiyacı olanlara da cömertce sunmak esastır.
Masadan bir çatal düşerse eve erkek misafir, kaşık düşerse kadın misafir gelecektir.
Evde çok toz oluşması düşünceli zamanların yaşanacağını ancak bunun geçici olacağını haber verir. Düşünmek yerine eyleme geçmek süreci daha da kısaltacaktır. Toz topraktır ve toprak da durağan bir oluttur. İnsan durduğu an düşünmeye başlar ve düşünmenin de sonu yoktur. Oysa harakete geçildiğinde toprakta ağaçlar filizlenir, meyveler olgunlaşır.
Evden taşınılırken eski temizlik malzemeleri yeni eve götürülmez. Eski evde bırakılır. Eski evin iç doğasındaki pislik geride bırakılmalıdır. Yeni evin iç doğasındaki pislik taşınmamalıdır. Temizlik malzemeleriyle birlikte taşınmak, eski evin virüsünü yeni eve bulaştırmak gibidir. Eski evdeki sıkıntılar, kavgalar, tartışmalar, üzüntüler temizlik malzemeleriyle yeni evin yerlerine ve camlarına bulaşmış olur.
Doğada ki her şeyin bir ruhu ve her şeyin ruhsal olarak birbiriyle "kader" bağı vardır. Yani bir şey yok olduğunda, diğer şeylerde azalma oluşur.
Kaynakça:
Bu bilgileri sunduğu için Kham Karak'a saygılar sunar, derlediği için Asu Mansur'a teşekkür ederiz.
Evin ortasına yağmur yağmayacağına ya da güneş açmayacağına göre, doğa da işaretlerini farklı yollardan ulaştırır.
Eve bir arı girmişse bu çok sevilen bir misafirin yolda olduğunun işaretlerdir. Aynı şekilde horoz da misafir habercisidir. Eğer horoz kapının önünde ötüyorsa tıpkı bir saray teşrifatçısı gibi gelmekte olan bir misafiri yüksek sesle haber veriyordur.
Evin en işlek yeri mutfaktır. Bereketin ve üretkenliğin çok büyük önemi vardır. Mutfağı suskun, soğuk ve işlevsiz olan evler mutsuz ve bencil olur. Mutfak her gün konuşmalıdır. Fırın mutfağın ağzıdır. Mutfak her zaman tertipli, düzenli ve temiz olmalıdır.
Nasıl ki gök gürlemeleri az sonra yağacak olan yağmuru haber veriyorsa aynı şekilde mutfaktaki patlamalar da birtakım durumların habercisidir. Örneğin yemek pişirirken aşın içinde patlama ya da çatlama oluyorsa bu iyi bir haberin ya da iyi bir misafirin gelmekte olduğunu gösterir.
Mutfakta meydana gelen kazalar da yaklaşmakta olan birtakım durumların işaretidir. Unutmamak gerekir ki mutfakta kullanılan her malzeme bir oluttur (elementtir) ve doğanın (mutfağın) içinde sabit bir yeri vardır.
Örneğin yemeğin içine tuz yerine yanlışlıkla şeker katılmışsa bu gelecek olan tatsız bir haberin iyiye dönüştüğünü gösterir. Tuz denizden gelir ve verimsiz bir suyun içindedir. Bal gibi şekerli sularsa çiçeklerden elde edilir ve onlar da güneşe doğrudan bağlıdırlar. Bu nedenle yemeğe tuz yerine yanlışlıkla şeker katmak tatsız bir durumun tatlıya yani güneşliye dönüştüğünü haber verir. Sihrin bile temelinde bu gerçekler vardır.
Dalgınlıktan dolayı bir yemeğin baharatı unutulmuşsa o yemekten yiyende dalgınlaşır, hal ve hareketleri ağırlaşır. Bu yemeğe oturmadan evvel eksik baharatı katmak gerekir. Zira o baharat yemeğin doğasında olduğundan dolayı eksik yenmemelidir. Aksi halde ortamda tatsızlık çıkması mümkündür. Yiyenlerin iç doğasını da eksik bırakmamak için baharatı sonradan da olsa eklenmelidir.
Türk kültüründe kahve içmenin çok ayrıcalıklı bir yeri vardır. Atalar da her zaman kahvenin bol köpüklüsünü tercih etmişlerdir. Bunun elbette ruhsal bir nedeni vardır. Köpük söz konusu olduğunda kahvenin lezzeti ikinci plandadır. Benim dedem de kendisine köpüksüz bir kahve ikram edildiğinde "Bunu götür köpüklüsünü getir" derdi.
Türk kahvesinde bol köpük tercih edilmesinin nedeni, paranın çoğalmasıyla ilgili yapılan bir sihirle bağlantılıdır. Bol köpük, doğada bol bulut demektir. Bol bulut da bol yağmur, bereket ve can suyudur. Kahvenin köpüğüde bolluğu davet etmek içindir. Köpük fincanın etrafına yayılıyorsa bu paranın daha süratli geleceğini gösterir. Ortada toplanıyorsa, biraz daha zamana ihtiyacı var demektir ve sabır edilmesini icap eder. Aynı davet köpüklü ayranla da yapılır.
Bulutlar yağmuru şiddetle yağdırcakları zaman gökte kule gibi yükseğe tırmanırlar. Kahve pişirilirken de eğer kısa sürede köpükler ve kabarcıklar oluşup sönmeye başladıysa bu ev halkından birinin üzüntüyle eve geleceğinin habercisidir. Gözlerindrn yağmur yağabilir demektir. Aynı şekilde dolu bir su bardağının devrilmesinden de evden birinin eve üzüntülü döneceğine işaret eder.
Yemek sırasında elden kayıp düşen bir parça ekmek, birinin yardıma muhtaç olduğunu ve ekmeği düşüre kişinin yardımını beklediği anlamına gelir.
Rızık yerden değil gökten geldiği için muhtaç olana yardım etmek esastır. Aksi halde eldeki bereket de yitip gitmeye başlar.
Nasıl ki ulu yaratan ve atalar bereketle yukarıdan yolluyorsa, yardıma ihtiyacı olanlara da cömertce sunmak esastır.
Masadan bir çatal düşerse eve erkek misafir, kaşık düşerse kadın misafir gelecektir.
Evde çok toz oluşması düşünceli zamanların yaşanacağını ancak bunun geçici olacağını haber verir. Düşünmek yerine eyleme geçmek süreci daha da kısaltacaktır. Toz topraktır ve toprak da durağan bir oluttur. İnsan durduğu an düşünmeye başlar ve düşünmenin de sonu yoktur. Oysa harakete geçildiğinde toprakta ağaçlar filizlenir, meyveler olgunlaşır.
Evden taşınılırken eski temizlik malzemeleri yeni eve götürülmez. Eski evde bırakılır. Eski evin iç doğasındaki pislik geride bırakılmalıdır. Yeni evin iç doğasındaki pislik taşınmamalıdır. Temizlik malzemeleriyle birlikte taşınmak, eski evin virüsünü yeni eve bulaştırmak gibidir. Eski evdeki sıkıntılar, kavgalar, tartışmalar, üzüntüler temizlik malzemeleriyle yeni evin yerlerine ve camlarına bulaşmış olur.
Doğada ki her şeyin bir ruhu ve her şeyin ruhsal olarak birbiriyle "kader" bağı vardır. Yani bir şey yok olduğunda, diğer şeylerde azalma oluşur.
Kaynakça:
Bu bilgileri sunduğu için Kham Karak'a saygılar sunar, derlediği için Asu Mansur'a teşekkür ederiz.
Son düzenleme: