B
Banned
Ziyaretçi
Ziyaretçi
FARKINDA OLDUĞUNU SANMA
FARK ET.
Sahiden farkında mıyız hayatın ?
çevremizde olup bitenlerin.
En önemlisi kendimizin..
Farkındalık “Şu anda ne yaşıyorum?” sorusunu yanıtlamak için, kendi düşüncelerini, duygularını ve bedenini gözlemlemek yoluyla elde edilen zihinsel bir durum olarak tarif edilebilir.
Bilinçaltımızın temel işlevlerinin başında bizi korumak gelir. Bizi koruyabilmek için, güvenli alanlarda tutmaya çalışır. Bizi güveli alanlarda tutabilmek için de, zihnimize negatif düşünceler getirir. İşin ilginç tarafı düşündüğümüz şeylere dönüştüğümüzden, hayatı kendimize zindan ederiz
Farkındalık, dikkatinizi şu ana odaklamakla ilgilidir. Dikkatin şimdi ne hissettiğinize, ne düşündüğünüze, ne gördüğünüze, ne işittiğinize, bedeninizde neler hissettiğinize odaklanması farkındalık halidir.
Farkındalıkta dikkat yargısız bir şekilde kendine odaklanmaktadır. Düşünce, duygu ve bedensel duyumlar yargılanmadan ve anlık yaşantının olağan ve geçici parçaları olarak izlenmektedir.
Farkındalığın önemli bir özelliği, düşünce ve duygu gibi öznel deneyimlere kabullenmeyle yaklaşılmasıdır. Farkındalıkta, düşünce ve duygular, reddedilmemekte, yargılanmamakta, bastırılmaya ya da onlardan kaçınılmaya çalışılmamaktadır. Olumlu ya da olumsuz bütün anlık yaşantılar kabullenilmekte ve serbest bırakılmaktadır. Böylece endişe, üzüntü, kaygı, öfke gibi olumsuz yaşantılara karşı tolerans kapasitesi de artmaktadır.
Farkındalık, “Şimdi ve Burada” olmakla başlar. Şu an bu yazıyı her nerede okuyorsanız okuyun. “Şimdi ve Burada” olmanın tadını ekleyin. Sadece yazıyı okurken değil, yemek yerken, çay içerken, sohbet ederken, şimdi ve burada olursanız, hem çok keyif alırsınız hem de karşınızdaki insanlar, kendilerini değerli hissederler.
Farkındalık, kökenlerini Budist iç görü meditasyonu tekniklerinden almaktadır. Farkındalık psikoterapi içerisinde otuz yıla yakın bir süredir, düşünce, duygu ve beden duyumlarına belli bir şekilde odaklanmayı amaçlayan bir psikoterapi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Bu psikoterapi yönteminin depresyon, panik atak, fobi, obsesyon, stres gibi rahatsızlıklarda etkili olduğu araştırmalarda gösterilmiştir.
Farkındalık, terapide kendi duygu ve düşüncelerine karşı iç görü kazanmayı, dikkatin negatif ve takıntılı şekilde kendine odaklandığı düşünme biçimlerinden uzaklaşmayı sağlayan bir beceri olarak değerlendirilmektedir.
Daha basit anlatımla farkındalık, kendini tanımaktır!
Bir çoğumuzun bunu ilk duyduğumuzda, “Ben zaten kendimi tanıyorum.” dediğini duyar gibiyim.
Aslında kendimizi yeteri kadar tanımıyoruz.
Bir şeyi anlatmanın en kolay yolu deneyimlemek ve örneklendirmektir.
En fazla kaç KG kaldırabilirsiniz?
20? 40? 80? Kendi ağırlığımız kadar kaldırabileceğimizi, belki
belki biraz daha fazlasını kaldırabileceğimizi düşünürüz. Yine sınırlar iş başında…
Kendi ağırlığınızın 3 katını kaldırabilir misiniz?
İmkansız dediğinizi duyar gibiyim.
Ya bu bir savaşta olsa ve Seyit Onbaşı gibi bir durumda olsanız?
Sanırım durup sınırlarımızı bir daha düşünürüz.
Sanırım şimdi kendini tanımanın ne olduğunu daha kolay anlamışızdır.
Bu örnekler tabi ki çok uç örnekler, ancak hayatımızın her noktasında kendimize sanal sınırlar koyuyor ve kendi koyduğumuz sınırlarla kendimizi kısıtlıyoruz.
Kişisel gelişimin en büyük işlevi bu sınırları fark ettirmek ve gerektiğinde bu sınırları aşmamıza yardımcı olmaktır.
Kişisel gelişim sadece bunlarla sınırlı değil elbette, bizi sınırlayan, kapasitemizi kullanmamızı engelleyen binlerce farklı konu ve durum olabilir. Kişisel gelişim bu durumları yada bu durumların yarattığı negatiflikleri ortadan kaldırmanın yollarını arar.
Farkında olduğunu sanma.. Fark et !!!
Hoşça kal.
FARK ET.
Sahiden farkında mıyız hayatın ?
çevremizde olup bitenlerin.
En önemlisi kendimizin..
Farkındalık “Şu anda ne yaşıyorum?” sorusunu yanıtlamak için, kendi düşüncelerini, duygularını ve bedenini gözlemlemek yoluyla elde edilen zihinsel bir durum olarak tarif edilebilir.
Bilinçaltımızın temel işlevlerinin başında bizi korumak gelir. Bizi koruyabilmek için, güvenli alanlarda tutmaya çalışır. Bizi güveli alanlarda tutabilmek için de, zihnimize negatif düşünceler getirir. İşin ilginç tarafı düşündüğümüz şeylere dönüştüğümüzden, hayatı kendimize zindan ederiz
Farkındalık, dikkatinizi şu ana odaklamakla ilgilidir. Dikkatin şimdi ne hissettiğinize, ne düşündüğünüze, ne gördüğünüze, ne işittiğinize, bedeninizde neler hissettiğinize odaklanması farkındalık halidir.
Farkındalıkta dikkat yargısız bir şekilde kendine odaklanmaktadır. Düşünce, duygu ve bedensel duyumlar yargılanmadan ve anlık yaşantının olağan ve geçici parçaları olarak izlenmektedir.
Farkındalığın önemli bir özelliği, düşünce ve duygu gibi öznel deneyimlere kabullenmeyle yaklaşılmasıdır. Farkındalıkta, düşünce ve duygular, reddedilmemekte, yargılanmamakta, bastırılmaya ya da onlardan kaçınılmaya çalışılmamaktadır. Olumlu ya da olumsuz bütün anlık yaşantılar kabullenilmekte ve serbest bırakılmaktadır. Böylece endişe, üzüntü, kaygı, öfke gibi olumsuz yaşantılara karşı tolerans kapasitesi de artmaktadır.
Farkındalık, “Şimdi ve Burada” olmakla başlar. Şu an bu yazıyı her nerede okuyorsanız okuyun. “Şimdi ve Burada” olmanın tadını ekleyin. Sadece yazıyı okurken değil, yemek yerken, çay içerken, sohbet ederken, şimdi ve burada olursanız, hem çok keyif alırsınız hem de karşınızdaki insanlar, kendilerini değerli hissederler.
Farkındalık, kökenlerini Budist iç görü meditasyonu tekniklerinden almaktadır. Farkındalık psikoterapi içerisinde otuz yıla yakın bir süredir, düşünce, duygu ve beden duyumlarına belli bir şekilde odaklanmayı amaçlayan bir psikoterapi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Bu psikoterapi yönteminin depresyon, panik atak, fobi, obsesyon, stres gibi rahatsızlıklarda etkili olduğu araştırmalarda gösterilmiştir.
Farkındalık, terapide kendi duygu ve düşüncelerine karşı iç görü kazanmayı, dikkatin negatif ve takıntılı şekilde kendine odaklandığı düşünme biçimlerinden uzaklaşmayı sağlayan bir beceri olarak değerlendirilmektedir.
Daha basit anlatımla farkındalık, kendini tanımaktır!
Bir çoğumuzun bunu ilk duyduğumuzda, “Ben zaten kendimi tanıyorum.” dediğini duyar gibiyim.
Aslında kendimizi yeteri kadar tanımıyoruz.
Bir şeyi anlatmanın en kolay yolu deneyimlemek ve örneklendirmektir.
En fazla kaç KG kaldırabilirsiniz?
20? 40? 80? Kendi ağırlığımız kadar kaldırabileceğimizi, belki
belki biraz daha fazlasını kaldırabileceğimizi düşünürüz. Yine sınırlar iş başında…
Kendi ağırlığınızın 3 katını kaldırabilir misiniz?
İmkansız dediğinizi duyar gibiyim.
Ya bu bir savaşta olsa ve Seyit Onbaşı gibi bir durumda olsanız?
Sanırım durup sınırlarımızı bir daha düşünürüz.
Sanırım şimdi kendini tanımanın ne olduğunu daha kolay anlamışızdır.
Bu örnekler tabi ki çok uç örnekler, ancak hayatımızın her noktasında kendimize sanal sınırlar koyuyor ve kendi koyduğumuz sınırlarla kendimizi kısıtlıyoruz.
Kişisel gelişimin en büyük işlevi bu sınırları fark ettirmek ve gerektiğinde bu sınırları aşmamıza yardımcı olmaktır.
Kişisel gelişim sadece bunlarla sınırlı değil elbette, bizi sınırlayan, kapasitemizi kullanmamızı engelleyen binlerce farklı konu ve durum olabilir. Kişisel gelişim bu durumları yada bu durumların yarattığı negatiflikleri ortadan kaldırmanın yollarını arar.
Hoşça kal.
Moderatör tarafında düzenlendi: