Ölen Tanrı Mitleri

Lament

Teğmen
Üye
Merhaba Kargalar!
Bu yazıda birçok mitolojide sözü edilen ölen tanrılar hakkındaki mitleri aktaracağım. İyi okumalar :)



ÖLEN TANRI MİTLERİ
PART-1

Temmuz ile İştar mitleri, muhtemelen MÖ 4000 yılı öncesine dayanan en eski ölen tanrı alegorilerinden biridir (Bkz. Babylonia and Assyria [Babil ve Asur] , Lewis Spence). Efsanelerin yazılı olduğu tabletlerin kötü durumu, Temmuz ritüellerine dair parçalı bir anlatıdan daha fazlasını öğrenmemizi engellemektedir.
220px-126.The_Prophet_Ezekiel.jpg

Ezoterik güneş tanrısı olan Temmuz, Babillilerin en yüce tanrıları arasına girememiştir; Babil halkı bilgi eksikliğinden dolayı onu bir tarım tanrısı veya bitki ruhu olarak görmüşlerdir. Temmuz'dan ilk olarak yeraltı aleminin kapılarım tutan gardiyanlardan biri olarak bahsedilir. Birçok diğer Kurtarıcı Tanrı gibi ona da "çoban" veya "çobanların efendisi" denir. Temmuz, Babil ve Asur Ana Tanrıçası İştar'ın oğlu ve kocası olma onuruna sahiptir. Venüs'le ilişkilendirilen İştar, Babil ve Asur panteonunun en saygı gören tanrıçasıydı. Muhtemelen Asterot, Astarte ve Afrodit'le aynı kişilikti. Temmuz'un kendisini hayata döndürebilecek tek şey olan kutsal iksiri aramak için yeraltı dünyasına inişinin hikayesi, İştar Gizemleri'nin anahtarıdır. Yaz gündönümünden hemen önce yıllık festivalleri yapılan Temmuz, onun adını taşıyan kadim yaz ortası ayda ölmüştür ve bu ayda büyük seremonilerle arkasından yas tutulur. Ölüm biçimi bilinmemektedir, fakat İzdubar (Nemrut), en azından dolaylı olarak ölümüne sebep olduğu için İştar'ı suçlar. Temmuz'un dirilişi büyük bir bayram vesilesidir, bu tarihte insanlar onuhalkının "kurtarıcısı" olarak selamlarlar.

Sin'in (Ay) kızı İştar, açılmış kanatlarıyla ölümün kapılarından içeri süzülür. Tanrı İrkalla'nın ikametgahı karanlık eve "dönüşü olmayan yer" denir. Orada ışık yoktur, orada yaşayanlar toz yutar, çamur yer. İrkalla'nın evinin kapısının sürgülerinde tozlar vardır ve evin bekçileri kuşlar gibi tüylerle kaplıdır. İştar, bekçilerden kapıları açmasını ister, aksi takdirde kapının kanatlarını menteşeleriyle birlikte parçalayacağını ve mezarlardan insanları canlı canlı yiyen ölüler çıkaracağını söyler. Kapı bekçileri sabırlı olması için ona yalvarır ve Hades'in kraliçesine giderek tıpkı ölüm kapısına gelen diğer ruhlar için izin aldıkları gibi izin alırlar. İştar bundan sonra yeraltının derinlerine inen yedi kapıdan aşağı iner. Birinci kapıda başındaki yüce taç çıkarılır, ikinci kapıda kulaklarındaki küpeler, üçüncü kapıda boynundaki kolye, dördüncü kapıda göğsündeki süsler, beşinci kapıda belindeki kemer, altıncı kapıda el ve ayak bileklerindeki bilezikler ve halhaller, yedinci kapıda vücudunu kaplayan pelerin. İştar her kapıda ondan bir şey alınmasına karşı çıkar' fakat kapı bekçileri ona ölümün kasvetli alemine giren herkesin aynı şeyi yaşadığını söylerler. Hades'in sevgilisi, İştar'ı görünce çılgına döner ve üzerine hastalıklar yollayarak onu yeraltına hapseder. İştar doğurganlık ruhunu temsil ettiği için, yokluğu tahılların ve yeryüzündeki hayatın olgunlaşmasını engeller.

Bu açıdan bakıldığında hikaye Persephone efsanesiyle paraleldir. İştar'ın kayboluşunun doğaya verdiği zararı gören tanrılar yeraltına bir elçi göndererek onun bırakılmasını ister. Hades'in sevgilisi söyleneni yerine getirmek zorunda kalır ve İştar'ın başından aşağı hayat suyu dökülür. İştar, hastalıkları iyileşince yedi kapıdan yukarı doğru yolculuğuna başlar ve her kapıda ondan daha önce bekçilerin almış olduğu eşyaları geri alır. (Bkz. The Chaldean Account of Genesis [Kıldanilerin Tekvin Anlatısı]) İştar'ın Temmuz'u diriltecek olan hayat suyunu alıp almadığı hakkında herhangi bir kayıt yoktur. iştar miti insan ruhunun yedi alemden, yani kutsal gezegen feleklerinden geçip, nihayet bütün ruhani ziynetlerinden soyunmuş bir biçimde fiziksel bedene -Hades- bedenlenmesini sembolize eder. Bu bedenin sevgilisi hapsolmuş bilinç üzerine her türlü keder ve üzüntüyü gönderir. Hayat suyu -gizli öğreti- cehalet hastalığını iyileştirir ve ilahi kaynağına doğru tekrar yükselen ruh, gezegensel feleklerden geçerken Tanrı'nın ona verdiği ziynetleri tekrar kazanır.

14400.jpg
Babil ile Asur'da yaygın başka bir Gizem ritüeliyse Merodach ile Ejderha'dır. Alt alemin yaratıcısı olan Merodach, korkunç bir canavarı öldürür ve onun bedeninden evreni oluşturur. Burada Hıristiyanların Aziz George ve Ejderha alegorisinin muhtemel kaynağını görüyoruz.

Adonis ya da Adoni Gizemleri, Mısır, Biblos ve Fenike'nin birçok yerinde yıllık olarak kutlanırdı. Adonis veya Adoni "Rab" anlamına gelirdi ve güneş için kullanılırdı, daha sonra Yahudiler tarafından Tanrı'nın ekzoterik ismi olarak kullanılmıştır. Adonis'in annesi Smyrna, tanrılar tarafından bir ağaca dönüştürülmüştü, bir süre sonra ağacın kabuğu çatlayarak açıldı ve içinden bebek Kurtarıcı çıktı. Bir anlatıya göre o, ağacın gövdesini dişleriyle yırtan bir yaban domuzu tarafından serbest bırakılmıştır. Adonis 24 Aralıkta gece yarısı doğmuştur, onun talihsiz ölümü üzerine bir gizem ritüeli tesis edilmiştir. Bu tanrının diğer bir ismi olan, Temmuz ayında, Ars (Mars) tarafından gönderilen bir yaban domuzunun açtığı yarayla ölür. Adoniasmos katledilen tanrının erken ölümüne yas tutma seremonisidir.

Hezekiel VIII, 14, de Kudüs'te, Rab evinin kuzey kapısında kadınların Temmuz (Adonis) için ağladıkları söylenir. Sir James George Frazer, Jerome'den şu alıntıyı yapar: "Bize Efendimiz İsa'nın doğum yeri olan Betlehem'de Suriyeli Tanrı Adonis'in bir koruluğu olduğunu ve bebek İsa'nın Venüs'ün aşığının ağladığı yerde ağladığını anlatır." (Bkz. The Golden Bough [Altın Dal]) Kudüs'ün kapılarından birinde Adonis onuruna bir yaban domuzu büstü olduğu ve Betlehem'deki mağaralarda ritüellerinin kutlandığı söylenir. Yaban domuzuyla ölen Adonis miti, Sir Francis Bacon'ın şifreli sembolizminde kullandığı "yaban domuzu"nun anahtarıdır.

Adonis esasen androjen bir tanrıydı ve kışın, soğuk kötülük ilkesi (domuz) tarafından yok edilen Güneş 'in gücünü sembolize ederdi. Mezarda geçirdiği üç günün (üç ay) sonunda 25 Mart tarihinde, rahiplerinin ve müritlerinin "Uyandı!" çığlıkları eşliğinde zaferle yükselir. Adonis 'in bir mür ağacından doğduğu söylenir. Mumyalama işlemiyle bağlantısı dolayısıyla ölümün sembolü kabul edilen mür, İsa'nın doğduğu ahıra üç Magi'nin getirdiği hediyelerden biridir. Adonis Gizem Okulları'nda neofit, tanrının sembolik ölümünden geçerek rahipler tarafından diriltilir ve Adonis 'in çektiği acılarla mümkün olan kefaretin mutluluk haline girer.

Neredeyse bütün yazarlar Adonis'in esasen bir bitki tanrısı olup, çiçeklerin ve meyvelerin olgunlaşmasıyla ilgili olduğuna inanır. Bu görüşlerini desteklemek için "Adonis bahçeleri " ni örnek gösterirler. Burada küçük saksılara tohumlar ekilir ve seksen gün boyunca onlara bakılır. Bu bitkiler yeterli toprak olmadığı için öldükleri zaman, öldürülen Adonis'in sembolü haline geldiklerine inanılır ve bunlar tanrının tasvirleriyle birlikte denize atılır.

Frigya'da Atys veya Attis isminde, başka bir Kurtarıcı-Tanrı'nın hayatı ve zamansız gelen ölümü etrafında biçimlenen çok önemli bir dini felsefe okulu vardı. Birçok insan Attis 'in gerçekte Adonis olduğuna inanıyor. Bu tanrı 24 Aralık gece yarısı doğmuştur. Ölümü hakkında iki farklı anlatı mevcuttur. Birinde tıpkı Adonis gibi ölümcül bir yara almış, ötekinde kendini bir çam ağacının altında hadım ederek ölmüştür. Yüce Ana (Kibele) onun bedenini alıp bir mağaraya götürmüş, bu beden burada asırlarca çürümeden kalmıştır. Modern dünya Noel ağacını Atis ritüellerine borçludur. Atis altında öldüğü ağaca ölümsüzlüğünü geçirmiş ve Kibele bedeni alırken ağacı da birlikte götürmüştür. Mezarda üç gün kalan Atis, Paskalya sabahı mezarından kalkmış, bu dirilişle kendi Gizemlerine inisiye olan herkes için ölümü yenmiştir.

Kaynakça: Manly Palmer Hall – Tüm Çağların Gizli Öğretileri (1. Basım: Nisan 2008)

Bir dahaki yazıda konuya devam edeceğiz. Görüşmek üzere..
 
Ölen tanrılar konusunda biraz daha detaylı bir makale yayımlanabilir ama bu da güzel elinize sağlık. Yalnızca daha detaylı anlatılması gereken Kur an ı Kerimdekş Sin konusu gibi konular var. İsterseniz yardmcı olabilirim bu makalede.
 
Üst