Sosyal Fobi
Sosyal fobisi olan kişiler, diğer insanlar tarafından tuhaf, utanç verici veya gülünç olarak değerlendirilmekten kaygı duyarlar. Kendi davranışlarından (örneğin yürüyüşleri, yemek yemeleri veya konuşmaları) veya korktuklarının belli olmasından (örneğin kızarmak, terlemek veya titremek) utanırlar.
Bu korku her zaman aynı şiddette değildir. Daha çok, hastanın gözlendiği veya değerlendirildiği durumlarda görülür, örneğin sınav ya da başkalarının da olduğu yerlerde konuşmak veya yemek yemek gibi. Ancak doğrudan insanlarla ilişki içindeyken de ortaya çıkabilir, örneğin yabancılarla veya karşı cinsten biriyle konuşurken ya da kendi üstü olan birinin yanındayken. Sosyal fobisi olan insanlar bu tür durumlardan mümkün olduğunca kaçınırlar veya şiddetli korkular eşliğinde bu duruma katlanırlar.
Bu esnada sık sık bedensel korku reaksiyonları (örneğin şiddetli kalp çarpıntısı, mide bulantısı, ishal veya kas gerilmesi) görülür. Bundan bir panik atak meydana gelebilir. Sosyal fobisi olan kişiler, bir partner bulmakta veya kişisel becerileri yetmesine rağmen bir mesleği başarıyla icra etmekte genellikle zorlanırlar.
Sosyal fobi en sık görülen ruhsal hastalıklardan biridir. Her 100 kişiden yedi ila 12'si hayatında en az bir kere sosyal fobi rahatsızlığı yaşar.
Sosyal fobisi olan çoğu kişinin başka bir ruhsal hastalığı daha vardır, örneğin depresyon, bağımlılık hastalıkları ve agorafobili panik bozukluklar gibi. Çoğunlukla ilk olarak sosyal fobi ortaya çıkar. Eğer tedavi edilmezse, bunun bir depresyona dönüşme veya hastanın aşırı alkol kullanmaya başlama riski artar.
Tedavisi nasıldır?
Bilimsel araştırmalar, özellikle bilişsel davranış terapisinin etkili olduğunu gösteriyor. Bu psikoterapi türü, hastanın kaygılarının nedenini araştırmasına ve korkularıyla yüzleşmesine imkan sağlar. Bilişsel davranış terapisi, çoğu psikoterapist tarafından uygulanır.
Sosyal fobi bazen anti depresif ilaçlarla da (tam olarak: selektif serotonin gerialım inhibitörleriyle, kısaca SSRI) tedavi edilir. Buna karşılık araştırmalar, özellikle uzun vadeli bilişsel davranış terapisinin ilaçlardan daha etkili olduğunu gösteriyor.