SİLİFLER [HAVA PERİLERİ]
Bilgeler, elementsel varlıkların dördüncü türünün hava elementinde yaşadığını söylediğinde, bununla dünyanın atmosferini değil, yapı bakımından bizim atmosferimize benzeyen, ancak çok daha sübtil olan, görünmez, cisimsel olmayan, spiritüel ortam olarak bir esiri tözü kast ediyordu. Platon'un koruduğu Sokrates'in son diyalogu olan Phaedo 'da, idama mahkûm edilmiş lan felsefeci şunları söyler: "Dünya üzerinde ise hayvanlar ve insanlar bulunur, orta bölgede ise, başkaları (elementseller) biz denizde nasıl yaşıyorsak o şekilde havada yaşarlar; kimileri ise etrafında havanın dolaştığı adalarda yaşarlar, biz suyu ve denizi nasıl kullanıyorsak onlar da havayı o şekilde kullanır, hava bizim için neyse esir de onlar için odur. Dahası, iklimleri öyle ılımlıdır ki hiçbir hastalıkları yoktur [Paracelsus bu konuda farklı fikirdedir], bizden daha uzun yaşarlar, görürler, dokunurlar ve koklarlar, hava nasıl sudan daha saf, esir nasıl havadan safsa, bu varlıkların duyuları bizimkine göre daha gelişmiştir. Ayrıca içinde tanrıların gerçekten yaşadığı tapınakları ve kutsal yerleri vardır, tanrıların seslerini duyar, onlardan yanıt alır, onların varlığından haberli yaşar ve onlarla sohbet ederler. Güneşi, ayı ve yıldızları gerçekten oldukları gibi görürler."
Siliflerin bulutlar arasında yaşadığına inanılsa da, gerçek evleri dağ doruklarıdır. Salverte'nin Occult Sciences adlı kitabına düştüğü dipnotta Todd Thomson şunları söyler: "Bizim Fayes veya Fairies diye kullandığımız kelimeler İskandinav kökenlidir, bununla birlikte Fairy ismi esasen Farsça Peri kelimesinin değişikliğe uğramış halidir. Peri insanları cinlerin kötülüklerinden koruma işini üstlenmiş hayali iyicil varlıklardır. Fakat bir ihtimal Gotça Fagur kelimesinden de türemiş olabilir; tıpkı Elf kelimesinin Alfa kelimesinden türemiş olması gibi. Eğer bizim Fairy kelimesi bu kökenden geliyorsa, İngiltere' deki perilere inancın Danimarka işgalinden kaldığını söyleyebiliriz. İlk başta bilinen tek peri türü siliflerdi, bu yüzden onlara peri dendi ama sonradan diğer peri türleri de keşfedildi ve peri daha çok bir kategori olarak geçmeye başladı ve hava perilerine özel isim olarak silifler dendi. Bunlar havamsı, güzel, canlı ve iyi varlıklardır; Peri ülkesi, Alf-heinner denilen bir ülkede yaşarlar ve iyilik yapmak amacıyla insanlarla iletişime girerler. Arada bir dünyada görünürler, çiy düşmüş çimenler üzerinde ay ışığı danslarını yapıp geride çok güzel yeşil halkadan izler bırakırlar." İnsan kılığına girer ya da insanların zihinlerini kontrol ederek onlara yardım ederler. Maddi olarak değil de manevi bir kaç nasihat veya enerjisel hediyeler olabilir.
-İslam'daki Hızır a.s. mitinin de siliflerden geldiği söylenenler arasındadır.-
Kadimler siliflere kar tanelerine biçim verme ve bulutları toplama görevini vermiştir. Bu ikincisini nemi tedarik eden su perileriyle işbirliği içinde yerine getirirler. Kendilerine özgü araçları rüzgardır ve kadimler onlara hava ruhları adını takmıştır. Bunlar elemantellerin en üst sınıfıdır, çünkü içinde yaşadıkları element en yüksek titreşime sahip olan elementtir. Hava olaylarını ve ağaçları yönetirler fakat aynı zamanda bilgelik ve ilham da onların işidir. Yüzlerce yıl yaşarlar, bin yaşına geldiklerinde bile asla yaşlanmış görünmezler. Siliflerin liderlerinin ismi Paralda'dır. Paralda'nın dünyadaki en yüksek dağda yaşadığına inanılır. Dişi Siliflere, silifid [sylphid] denir. Siliflerin, semenderlerin ve su perilerinin kadimlerin kehanet tapınaklarıyla yakından ilişkili olduğu söylenir, gerçekten de yerin derinliklerinden veya gökyüzünden sesleri duyulan onlardır. Silifler bazen, sadece kısa bir süreliğine, insan suretine bürünürler. Boyları çeşit çeşit olsa da, insanlardan daha uzun değillerdir ve genellikle daha küçüktürler. Siliflerin insanları kendi toplumlarına kabul ettikleri, orada epey bir süre yaşamalarına izin verdikleri söylenir; aslına bakılırsa, Paracelsus böyle bir olaydan bahsetmiştir; kuşkusuz bu durum insan fiziksel bedenindeyken gerçekleşemez. Bazılarına göre, Yunanlıların Müzleri gerçekte siliflerdir, çünkü bu varlıkların rüya görenin, şairin ve sanatçının zihninde toplandığına, güzelliklere ve doğanın işlerine dair yakın bilgileriyle onlara ilham verdiğine inanılır. Aslında bununla alakalı bir kaç farklı teori var. Bir tanesinde Müzler siliflerle çalışırlar, diğerinde ise Müzler her kabilenin en seçilmiş ve en bilge silifleridir. Yaptıkları işler sayesinde Zeus onları manevi kızları ilan edip Olympos'ta yaşamalarına izin vermiştir. İkinci teori biraz sönük kalıyor. Silif!ere yaratımın doğu köşesi verilmiştir. Mizaçları neşeli, değişken ve acayiptir. Deha sahibi insanların tuhaf özellikleri onların siliflerle yaptığı işbirliğinden kaynaklanır, çünkü bu işbirliği acayiplikler ve tutarsızlıklar getirir. Silifler insan bedeninin gazlarıyla ve dolaylı olarak tutarsızlığın ortaya çıktığı sinir sistemiyle ilişkilidirler. Belli bir evleri yoktur, bir yerden ötekine dolaşır dururlar; bunlar evrenin zeki faaliyetinde her zaman mevcut olan görünmez kuvvetler, elementsel göçebelerdirler. Silifler en üstün periler aynı zamanda en üst sınıf elemantallerdir. Onlar için en önemli olan bilgi ve bilgi arayışıdır. Kasti olarak iletişime geçilmesi en zor olan elementaldir. Bilgeliklerinin getirdiği bir olgunluk taşırlar. Çağırmaktan çok, gelmesi için ricada bulunabilirsiniz. Altarınızı hava sembolleri ve havayla alakalı figürlerle doldurabilirsiniz, çağırırken saygılı olmak son derece önemlidir. Sadece çağrım esnasında değil her an varlıklara karşı gerekli saygıyı koruyarak yaşamalıyız. Sözlerimiz enerji taşır, "neden gelmiyor, neden yapamıyorum?" derken yaşantınıza da dönüp bakmanız gerekir. Siliflerin de su perilerinin de insanlarla özel olarak sorunu bulunmamaktadır. Su perileri duygularınıza ve isteğinize göre hareket ederken silifler daha çok bilgeliğinize, bilgi açlığınıza ve dürüstlüğünüze göre hareket ederler.
-Kendi yazdıklarımın haricinde bazı kaynaklardan alıntılar vardır.