Artenax
Üye
Organ bağışında yaşanan en büyük sorunlardan biri beyin ölümü ile bitkisel hayat kavramlarının karıştırılmasıdır. Bu kavramlardan ve organ bağışından bahsedeceğim. Öncelikle yazıda çokça söz edeceğim beyin sapından başlayayım.
Beyin sapı, beynin omuriliğe bağlı alt kısmıdır (omurgadaki merkezi sinir sisteminin bir parçası). Beyin sapı, yaşam için gerekli olan; solunum, yutkunma, kalp ritminin düzenlenmesi, gibi birçok otomatik işlevi yerine getirir. Ayrıca beyinden vücudun geri kalanına bilgi aktarır, bu nedenle beynin bilinç, farkındalık ve hareket gibi temel işlevlerinde önemli bir rol oynar.
Bitkisel hayat: Beynin düşünce ve davranışı kontrol eden kısmı artık çalışmadığında ancak hipotalamus ve beyin sapı çalışmaya devam ettiğinde ortaya çıkan durumdur. Bitkisel hayata giren kişilerin beyinsel işlevleri devam eder, hasta nefes alır. Tüm organları beynin verdiği komuta göre çalışmaya devam eder. Bilinçsiz durumdadırlar, kendilerinin veya çevrelerinin farkında değildirler. Yüksek sesler karşısında refleks olarak irkilebilir, zaman zaman gözlerini açabilir. Ağrıdan uzaklaşmak için kolunu veya bacağını çekebilir fakat ağrı karşısında kol veya bacağı refleks olarak çekmek omurilik düzeyinde gerçekleşen bir tepkidir. Bu davranış kişinin ağrıyı bilinçli olarak hissettiği anlamına gelmez. Çevrelerine verdikleri belirgin tepkiler, bilinçli bir eylemden değil, otomatik/istemsiz temel reflekslerden kaynaklanır.
Koma: Uzun süreli bir bilinçsizlik halidir. Koma sırasında, beyin aktivitesi minimumdur. Vücudun çoğu, kendini iyileştirmek ve bu durumdan çıkmak için çalışmaya devam eder ama farkındalık yoktur. Kapalı gözler, ışığa ve sese tepki vermemek gibi zayıf beyin sapı refleksleri, refleks dışında ağrılı uyaranlara karşı tepkisizlik ve düzensiz solunum koma belirtileri arasında yer alır. Bunlar aynı zamanda komanın bitkisel hayattan ayrımını yapabileceğimiz durumlardır.
Beyin ölümü: Beyin sapı ölümü olarak da bilinir ve beynin tüm fonksiyonlarını yitirdiği anlamına gelir. Tıpta ve hukukta ölümle eş değer kabul edilir. Beyindeki ciddi travma ve yaralanma nedeniyle kan veya oksijen kaynağı kesildiğinde meydana gelebilir. Beyne kan akışı engellenirse hücreleri oksijenlendirmek için kan olmayacağından, doku ölür ve onu iyileştirmek için yapılabilecek hiçbir şey yoktur. Yaşam destek makineleriyle bir kişinin solunumu sağlanabilse de beyin tüm fonksiyonlarını kaybetmiştir. Bu, bilincini yeniden kazanmayacakları veya destek olmadan nefes alamayacakları anlamına gelir. Aile üyeleri, kişinin sadece komada olduğu, zaman veya tedavi ile uyanabileceği konusunda yanlış bir umut besleyebilir. Tıbbi personel üyelerinin beyin ölümünün nihai olduğunu, kişinin öldüğünü ve bir daha asla bilinç kazanma şansının olmadığını tam olarak açıklaması önemlidir. Ülkemizde; bir anestezi uzmanı, bir kardiyolog, bir beyin cerrahı ve bir de nörologdan oluşan 4 hekimlik heyet ayrı ayrı vakayı değerlendirerek beyin ölümü olduğuna karar verir ve raporu imzalarlar.
Beyin ölümü gerçekleşmiş bir kişi organ bağışı için aday olabilir. Kişi kayıtlı bir organ bağışçısıysa veya ailesi organ bağışçısı olmak istediğini biliyorsa, ölümü ilan edilir, makineler canlı organların alınma işlemi bitesiye kadar açık bırakılır. Organlar hasarlı olabilir veya gerekli kriterleri karşılamayabilir bu gibi durumlarda bağışçı olunsa bile organlar alınmaz. Kadavradan organ çıkarma işlemi de canlı ameliyatı gibi büyük bir hassasiyet ile yapılır ve operasyon sonrasında kesiler mümkün olduğunca estetik dikilir. Cenaze düzenlemeleri daha sonra aile tarafından yapılabilir.
Bağış yapmış bir kişinin organlarının alınabilmesi için o kişinin tıbbi olarak hayatını kaybetmiş olması gerekir. Tıbbi ölüm, beyin ölümüdür. Bitkisel hayat tıbbi bir ölüm değildir organlar alınamaz.
Organ bağışı: 18 yaşından büyük bireylerin bilinçli bir şekilde ve özgür iradesiyle, organlarının bir veya birkaçını başka hastaların tedavisinde kullanılması adına bağışlanmasına denmektedir. Türkiye'deki tüm beyin ölümleri Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Merkezi tarafından takip edilir. Günümüzde ne yazık ki organ bağışına istekli insan sayısından çok daha fazla, organ nakline ihtiyaç duyan insan bulunmakta. Organ nakilleri, insanların yeniden hayata tutunmasını sağlayan, sihirli bir dokunuştur. Yaşın ileri olması, kronik bir hastalığın bulunması, alkol veya sigara içiliyor olması ve benzeri nedenler organ bağışı yapılmasına engel değildir.
Bağışçı olmak için sağlık müdürlüklerine, devlet ve özel hastanelerin organ bağışı koordinatörlerine ya da sağlık ocaklarına başvurulmalıdır. Bu noktalarda organ bağışı formu doldurulduktan sonra bağışçıya organ ve doku bağış kartı verilir. Bu formda bilgileriniz ve bağışlamak istediğiniz organlarınız doldurulur. (Seçenekler şunlardır: kalp/kalp kap, akciğer, karaciğer, böbrek, pankreas, ince barsak, kornea, kemik, kas dokusu, yüz ve saçlı deri, kıkırdak, kemik, ekstremite, tendon, üst solunum, üst sindirim ve tamamı seçeneği bulunur.) (e-Nabız uygulamasından bağışçı olmak yeterli değildir!) Kişinin organ bağışçısı olup olmadığını yalnızca Sağlık Bakanlığı yetkilileri bilir ve sisteme işlenir. Organ bağışında bulunduğunuz taktirde organ bekleyen hastalara yaşama şansı verebilmeniz için “bağış kartınızı” bir kimlik gibi sürekli yanınızda bulundurmanız ve bu konuyla ilgili olarak yakın akrabalarınıza bilgi vermeniz gerekmektedir.
Beyin sapı, beynin omuriliğe bağlı alt kısmıdır (omurgadaki merkezi sinir sisteminin bir parçası). Beyin sapı, yaşam için gerekli olan; solunum, yutkunma, kalp ritminin düzenlenmesi, gibi birçok otomatik işlevi yerine getirir. Ayrıca beyinden vücudun geri kalanına bilgi aktarır, bu nedenle beynin bilinç, farkındalık ve hareket gibi temel işlevlerinde önemli bir rol oynar.
Bitkisel hayat: Beynin düşünce ve davranışı kontrol eden kısmı artık çalışmadığında ancak hipotalamus ve beyin sapı çalışmaya devam ettiğinde ortaya çıkan durumdur. Bitkisel hayata giren kişilerin beyinsel işlevleri devam eder, hasta nefes alır. Tüm organları beynin verdiği komuta göre çalışmaya devam eder. Bilinçsiz durumdadırlar, kendilerinin veya çevrelerinin farkında değildirler. Yüksek sesler karşısında refleks olarak irkilebilir, zaman zaman gözlerini açabilir. Ağrıdan uzaklaşmak için kolunu veya bacağını çekebilir fakat ağrı karşısında kol veya bacağı refleks olarak çekmek omurilik düzeyinde gerçekleşen bir tepkidir. Bu davranış kişinin ağrıyı bilinçli olarak hissettiği anlamına gelmez. Çevrelerine verdikleri belirgin tepkiler, bilinçli bir eylemden değil, otomatik/istemsiz temel reflekslerden kaynaklanır.
Koma: Uzun süreli bir bilinçsizlik halidir. Koma sırasında, beyin aktivitesi minimumdur. Vücudun çoğu, kendini iyileştirmek ve bu durumdan çıkmak için çalışmaya devam eder ama farkındalık yoktur. Kapalı gözler, ışığa ve sese tepki vermemek gibi zayıf beyin sapı refleksleri, refleks dışında ağrılı uyaranlara karşı tepkisizlik ve düzensiz solunum koma belirtileri arasında yer alır. Bunlar aynı zamanda komanın bitkisel hayattan ayrımını yapabileceğimiz durumlardır.
Beyin ölümü: Beyin sapı ölümü olarak da bilinir ve beynin tüm fonksiyonlarını yitirdiği anlamına gelir. Tıpta ve hukukta ölümle eş değer kabul edilir. Beyindeki ciddi travma ve yaralanma nedeniyle kan veya oksijen kaynağı kesildiğinde meydana gelebilir. Beyne kan akışı engellenirse hücreleri oksijenlendirmek için kan olmayacağından, doku ölür ve onu iyileştirmek için yapılabilecek hiçbir şey yoktur. Yaşam destek makineleriyle bir kişinin solunumu sağlanabilse de beyin tüm fonksiyonlarını kaybetmiştir. Bu, bilincini yeniden kazanmayacakları veya destek olmadan nefes alamayacakları anlamına gelir. Aile üyeleri, kişinin sadece komada olduğu, zaman veya tedavi ile uyanabileceği konusunda yanlış bir umut besleyebilir. Tıbbi personel üyelerinin beyin ölümünün nihai olduğunu, kişinin öldüğünü ve bir daha asla bilinç kazanma şansının olmadığını tam olarak açıklaması önemlidir. Ülkemizde; bir anestezi uzmanı, bir kardiyolog, bir beyin cerrahı ve bir de nörologdan oluşan 4 hekimlik heyet ayrı ayrı vakayı değerlendirerek beyin ölümü olduğuna karar verir ve raporu imzalarlar.
Beyin ölümü gerçekleşmiş bir kişi organ bağışı için aday olabilir. Kişi kayıtlı bir organ bağışçısıysa veya ailesi organ bağışçısı olmak istediğini biliyorsa, ölümü ilan edilir, makineler canlı organların alınma işlemi bitesiye kadar açık bırakılır. Organlar hasarlı olabilir veya gerekli kriterleri karşılamayabilir bu gibi durumlarda bağışçı olunsa bile organlar alınmaz. Kadavradan organ çıkarma işlemi de canlı ameliyatı gibi büyük bir hassasiyet ile yapılır ve operasyon sonrasında kesiler mümkün olduğunca estetik dikilir. Cenaze düzenlemeleri daha sonra aile tarafından yapılabilir.
Bağış yapmış bir kişinin organlarının alınabilmesi için o kişinin tıbbi olarak hayatını kaybetmiş olması gerekir. Tıbbi ölüm, beyin ölümüdür. Bitkisel hayat tıbbi bir ölüm değildir organlar alınamaz.
Organ bağışı: 18 yaşından büyük bireylerin bilinçli bir şekilde ve özgür iradesiyle, organlarının bir veya birkaçını başka hastaların tedavisinde kullanılması adına bağışlanmasına denmektedir. Türkiye'deki tüm beyin ölümleri Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Merkezi tarafından takip edilir. Günümüzde ne yazık ki organ bağışına istekli insan sayısından çok daha fazla, organ nakline ihtiyaç duyan insan bulunmakta. Organ nakilleri, insanların yeniden hayata tutunmasını sağlayan, sihirli bir dokunuştur. Yaşın ileri olması, kronik bir hastalığın bulunması, alkol veya sigara içiliyor olması ve benzeri nedenler organ bağışı yapılmasına engel değildir.
Bağışçı olmak için sağlık müdürlüklerine, devlet ve özel hastanelerin organ bağışı koordinatörlerine ya da sağlık ocaklarına başvurulmalıdır. Bu noktalarda organ bağışı formu doldurulduktan sonra bağışçıya organ ve doku bağış kartı verilir. Bu formda bilgileriniz ve bağışlamak istediğiniz organlarınız doldurulur. (Seçenekler şunlardır: kalp/kalp kap, akciğer, karaciğer, böbrek, pankreas, ince barsak, kornea, kemik, kas dokusu, yüz ve saçlı deri, kıkırdak, kemik, ekstremite, tendon, üst solunum, üst sindirim ve tamamı seçeneği bulunur.) (e-Nabız uygulamasından bağışçı olmak yeterli değildir!) Kişinin organ bağışçısı olup olmadığını yalnızca Sağlık Bakanlığı yetkilileri bilir ve sisteme işlenir. Organ bağışında bulunduğunuz taktirde organ bekleyen hastalara yaşama şansı verebilmeniz için “bağış kartınızı” bir kimlik gibi sürekli yanınızda bulundurmanız ve bu konuyla ilgili olarak yakın akrabalarınıza bilgi vermeniz gerekmektedir.
Son düzenleme: