Hayallerin Kontrolden Çıkması (Maladaptive Daydreaming)
"Hayal kurmak her yaştan, her ırktan, her ekonomik sınıftan, herkes ama herkes için dünyanın en güzel şeyi değil mi?"
Hayal ettiğiniz dünya gerçek hayatınızdan daha güzel değil mi?
Hayal kurmak, bir savunma mekanizması.
Beyin, egoyu korumakla görevli bir organımız olarak, çocukluktan itibaren bizi mavi ekran vermekten korumak amacıyla çeşitli yöntemler geliştiriyor.
Hayal kurmak da bu yöntemlerden sadece biri!
İlgisiz kalan, mutsuz olan çocukların hayal dünyalarına yönelmesinin sebebi bu.
Beynimizin uyguladığı zekice bir yöntem.
Dolayısıyla günlük hayatın acımasız hakikatlerinin tokadı yüzümüze çarpmaya başladıkça, beynimiz de bize yalan öpücükler vermeye başlıyor.
Sevgiliniz sizi hunharca aldattı ve terk etti, patronunuz sizi azarladı ve beceriksiz olduğunuzu söyledi, aileniz sizden şikayetçi...
Acıların boyutu dayanılmaz bir hale geldiğinde, beynin bir çözümü var.
Size bunların hiç yaşanmadığı bir dünya sunmak. Beynin bu savunma mekanizması, son derece faydalı aslında...
Ama sadece bir süreliğine.
Hayal kurmanın bir bozukluk haline gelme sinyalleri ise: İlk işaret, mimikler!
Elbette güzel şeyler düşündüğünüzde gülümseyebilirsiniz. Fakat maladaptive daydreaming sendromunda, kafanızda çektiğiniz o filmin adeta bir oyuncusuymuşçasına gülmeye, ağlamaya ve hatta konuşmaya başladığınızda tehlike çanları çalıyor demektir.
Bu sendroma sahip insanlar, sırf hayal kurabilmek için genelde yalnız kalmayı tercih ettiklerini belirtiyorlar.
Sosyal hayattan kopuşun sebebi daima hayal kurmak için zaman yaratmak değil, aynı zamanda hayatın gerçeklerini hatırlatan seslerden kaçmak.
İşin kötüsü, hiçbir şikayetiniz yok. Zira acı yok bu dünyada çok mutlusunuz bu neden bir "bozukluk" olsun ki?!
Maladaptive daydreaming sendromu ciddi bir psikolojik rahatsızlıktır. Tedavi edilmediği takdirde hayattan soyutlanmanız, intihara kadar sürüklenmeniz olası bir durum olarak görülmektedir. Psikologlar genelde bu hastalığa şizofren tanısı koyarlar. Yüzleşmeniz gereken şeylerden kaçmayın. Minik bir zaman diliminde iyi hissetseniz de, sonrasında gelen gerçek daha çok canınızı yakacaktır ve tekrardan kaçmaktan başka gidebileceğiniz yolları görmekte güçlük çekebilirsiniz.
Yüzleştikçe hayaller sizi terk ediyor gibi olacaktır. Fakat onlar her zaman oradalar.
Gerçeklerinizi güzelleştirin...
"Hayal kurmak her yaştan, her ırktan, her ekonomik sınıftan, herkes ama herkes için dünyanın en güzel şeyi değil mi?"
Hayal ettiğiniz dünya gerçek hayatınızdan daha güzel değil mi?
Hayal kurmak, bir savunma mekanizması.
Beyin, egoyu korumakla görevli bir organımız olarak, çocukluktan itibaren bizi mavi ekran vermekten korumak amacıyla çeşitli yöntemler geliştiriyor.
Hayal kurmak da bu yöntemlerden sadece biri!
İlgisiz kalan, mutsuz olan çocukların hayal dünyalarına yönelmesinin sebebi bu.
Beynimizin uyguladığı zekice bir yöntem.
Dolayısıyla günlük hayatın acımasız hakikatlerinin tokadı yüzümüze çarpmaya başladıkça, beynimiz de bize yalan öpücükler vermeye başlıyor.
Sevgiliniz sizi hunharca aldattı ve terk etti, patronunuz sizi azarladı ve beceriksiz olduğunuzu söyledi, aileniz sizden şikayetçi...
Acıların boyutu dayanılmaz bir hale geldiğinde, beynin bir çözümü var.
Size bunların hiç yaşanmadığı bir dünya sunmak. Beynin bu savunma mekanizması, son derece faydalı aslında...
Ama sadece bir süreliğine.
Hayal kurmanın bir bozukluk haline gelme sinyalleri ise: İlk işaret, mimikler!
Elbette güzel şeyler düşündüğünüzde gülümseyebilirsiniz. Fakat maladaptive daydreaming sendromunda, kafanızda çektiğiniz o filmin adeta bir oyuncusuymuşçasına gülmeye, ağlamaya ve hatta konuşmaya başladığınızda tehlike çanları çalıyor demektir.
Bu sendroma sahip insanlar, sırf hayal kurabilmek için genelde yalnız kalmayı tercih ettiklerini belirtiyorlar.
Sosyal hayattan kopuşun sebebi daima hayal kurmak için zaman yaratmak değil, aynı zamanda hayatın gerçeklerini hatırlatan seslerden kaçmak.
İşin kötüsü, hiçbir şikayetiniz yok. Zira acı yok bu dünyada çok mutlusunuz bu neden bir "bozukluk" olsun ki?!
Maladaptive daydreaming sendromu ciddi bir psikolojik rahatsızlıktır. Tedavi edilmediği takdirde hayattan soyutlanmanız, intihara kadar sürüklenmeniz olası bir durum olarak görülmektedir. Psikologlar genelde bu hastalığa şizofren tanısı koyarlar. Yüzleşmeniz gereken şeylerden kaçmayın. Minik bir zaman diliminde iyi hissetseniz de, sonrasında gelen gerçek daha çok canınızı yakacaktır ve tekrardan kaçmaktan başka gidebileceğiniz yolları görmekte güçlük çekebilirsiniz.
Yüzleştikçe hayaller sizi terk ediyor gibi olacaktır. Fakat onlar her zaman oradalar.
Gerçeklerinizi güzelleştirin...